''En olmayacak yerde'' diyenleriniz olacaktır. Evet, en olmayacak yerlerde bile 15 Temmuz Nöbetini, memleketteki kardeşleriyle birlikte tutanlarımız vardı. Ve ben de bir avuç da olsa, kalbi Türkiye ile atanların içindeydim nefes nefese...
15 Temmuz’da ilkin Times Meydanı'ndaydık. Cihannüma hareketinin ABD Başkanı Hafız Levent Ali Yıldız ve genç öncülerimizden Ayhan Özmekik beyefendilerin davetiyle biz de oğlum ve öğrenci arkadaşlarıyla birlikte Meydan'a çıktık. 200 kişi kadarız. Türk Toplumu, değişik siyasi görüşlerden de olsa, 15 Temmuz bilinciyle gelmiş, kardeş topluluklardan gelenler var, Saraybosna sancağını tutan ''Paşa'' isimli Boşnak kardeşimden rica ettim bir ara sancağı ben taşıdım. Gurbette ve gurbetin en netameli yerinde bir avuçtuk biz kalpleri memlekete bağlanan. Ama o küçük toplulukta bile şehitlerimizin bereketiyle çoktuk ruhen... 15 Temmuz şehitlerine Kuran ve dua okurken, birden zaman kapıları açıldı, sanki Bedir'den kılıç şakırtıları, at kişnemeleri, Çanakkale'ye Kilitbahir'e uzanan tekbirler, aralarına 15 Temmuz'un kahramanlarını da alarak içimizden yel gibi geçtiler... ''Zamana ve mekana yenilmeyen ruhtur 15 Temmuz bilinci. Bir milletin millet olarak var olma şuurudur...'' demişti Cihannüma Başkanı Levent Ali kardeşimiz. Biz buna ayniyle şahit olduk.
Burası bizim Taksim Meydanı gibi bir yer. Bir farkı varsa, dünya kapitalizminin devasa neon ışıklarıyla bezenmiş temerküz kalesi. Dünyanın bütün robotları sanki bağlılıklarını vecd ile sunmak üzere, buraya sevk olunmuş gibi bir kalabalık. Orada bulunanlara 15 Temmuza Türkiye’de ne yaşadığımızı anlatmaya çalışıyoruz. Tabii biz Türk'üz ya, burası mıymış Times Meydanı dedikleri yer, gelsinler de bizim elleri görsünler edasıyla bayrak sallıyoruz... Lakin yanımızda bizlerle bayrak tutan, başka kişiler de var, gençten, yaşlıdan, yanımızdalar ama bir değişikler işte... Nasıl değişikler? Türkçe İngilizce karışık konuşuyorlar, ellerinde Türk bayraklarıyla birlikte aman Yarabbi Amerikan bayrakları da var fesübhanallah... Bizde bize benzetemediğimiz herkesi turist sanmak yaygındır ya, kardeşim siz turistsiniz galiba şöyle buyurun, bizim eylemimiz var burada demek geçiyor aklınızdan... Yok valla gitmiyorlar bir yere... Liseye gidiyormuş İngilizce Türkçe karışık konuşan bir kız, bana kırmızı gül veriyor, yani evet hareketin ev sahiplerinden belli ki... Sarılıyoruz... Evet Amerikalılar da var 15 Temmuzu bizlerle birlikte ayakta ve nöbette taşıyan. Amerika’da doğmuş gençlerimiz de var.
***
15 Temmuz’u dünyaya nasıl anlatabiliriz büyük sorusu, aynı zamanda zamanın ruhuna dair sosyolojiyi çözümlemekle de alakalı. Times Meydanı’ndaki 15 Temmuz nöbeti bizi bu gerçekle yüzleştirdi. Çok çaba sarf etmemiz gerekiyor. Biz 15 Temmuz eylemi yaparken WSJ gazetesi 15 Temmuz hain darbesinin mimarıyla FETÖ'yle yapılan mülakatı büyük anonslarla sunuyordu Amerikalı okurlarına. Burada çok ciddi bir Türkiye karşıtlığı propagandası yürütülüyor. Düşünce kuruluşları, siyasiler, akademisyenler ve Türkiye/İslam karşıtı lobiler tarafından konsolide edilen bu politik karartma karşısında hem idealist hem de profesyonelce, yani Amerika’daki sosyolojik gerçeğe cevao verecek şekilde hareket etmemiz gerekiyor. Türkiye'nin buna gücü yeter. Yeter ki enerjimizi birbirimizi kırıp dökmeye, uzaklaştırmaya, ranta çevirmeye yönlendirmeyelim. Bizim buna gücümüz yeter. Sadece küçük bir soru. New York'ta, aynı heyecanı kalplerinde taşıdığını düşündüğüm başka sivil gruplar da vardı, niye Times Meydanında değillerdi mesela, çözemedim bunu... Biz işittiğimiz her buluşmaya, ellerimizde bayrak koşa koşa gittik, zaten bir avuç Türk’üz burada... Bugün bir araya gelemeyeceksek ne zaman...
Akşam New York Başkonsolosluğumuzdaki programdaydık. Ertan Yalçın Beyefendi çok hasbi bir insan. Eskinin kalın ve soğuk duvarların arkasında tebasına yüz göstermeyen diplomatlarından değil. Genç, enerjik, Türkiye sevdalısı ve en önemlisi spontane bir içtenlikle dokunuyor insanımıza. 15 Temmuz'da Türkiye’delermiş. 10 yaşındaki oğlu, ''baba bu üzerimizden gürültüyle geçen jetler kimin jetleri diye sorunca, cevap veremedim oğluma'' dedi konuşmaya başlarken. Kederi de kararlılığı da yüzünden okunuyordu. Salonda yaklaşık 300 kişi, her görüşten, her duruştan... Ertan Bey hepimizi Türkiye'ye bağladı. Işıkları söndürüp beyaz perde üzerinden Türkiye'yi açtık. Nefes almadan mum gibi bağlandık sizlere, şehitlerimize... Oğullarım Vatan Caddesindeydiler geçen yıl... Genç evlatlarımız tankların altında şehit olmuşlardı. Caddelerden kan akıyordu... Nasıl bir şeyin içinden geçmiştik milletçe...
Allah bir daha yaşatmasın 15 Temmuzları... Kaderde varsa, şehit olmayı bekleyen bir millet de var o ayrı... Bu gurbet gecesinde, kalbimiz memlekette, kalbimiz şehitlerleydi...