Bugün Nevruz. Neler yaşanacak, hangi mesajlar verilecek? Bu mesajların karşılığı nasıl şekillenecek? Elbette bunu birlikte yaşayıp göreceğiz. Ama sürecin nasıl ilerlediğine bakarsak bazı tahminlerde bulunmak mümkün.
Çözüm sürecinin geldiği aşama, herkes için aynı anlam ve algı düzeyini ifade etmiyor elbette. Sürece karşı olanların şu ana kadar çözümle ilgili alternatif önerileri olmadı. Hala ve sertlik düzeyi giderek artan biçimde muhalefet etmeye devam ediyorlar.
Ancak asıl sorun, çözüm sürecini destekleyen ve eninde sonunda bunun ülkemizi ve tüm bölgeyi kuşatan bir barış projesi olduğunu düşünenler arasındaki algı ve anlam farkı. Sonuçta bir sosyal hadisenin ve sürecin herkes tarafından aynı algılanmasını elbette bekleyemeyiz. Ama söz konusu farklılıklar, sürecin doğrudan kendisini ilgilendiriyor.
Bu tür kritik süreçlerin en büyük şanssızlığı, eninde sonunda yola beraber çıkanlar arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklardır. Dinamik ve riskli olduğu için herkesin aynı düzeyde sorumluluk alması ve sonuna kadar gitmesi de elbette beklenemez. Ancak sonuçta ortada yönetilmesi gereken bir süreç ve ulaşılması gereken hedefler varsa, azami düzeyde ittifak sağlanması büyük önem taşır.
Sınırlarımız ve yakın coğrafyamızda Kürtlerin kaderi ve geleceği adına konuşulan ve tartışılan ne varsa, aynı zamanda bizim kaderimiz olduğunu daima savundum. Bu sıradan bir geçmiş ve tarih söylemi ya da ortak değer algısından ibaret değil. Aksine burada kader ortaklığının asıl önemli boyutu, ortak bir gelecek tasavvuruna sahip olmak. Bunun için birlikte yol almak ve olabildiğince sahici davranmak.
***
Yeni dönem siyasetinin önemli virajlarından birisi 7 Haziran seçimleri. Bu seçimin sonuçları, ortaya çıkacak tablo, özellikle de parlamentoda kimin hangi sayıyla yer alacağı konusu giderek daha fazla tartışılıyor. Elbette bu merak önemli ve ortaya çıkan tablonun değeri de düşündüğümüzden çok daha fazla.
Ancak burada matematik hesaplar yapmak yerine, ortaya çıkabilecek herhangi bir tabloda hangi uzlaşma ve ittifakın gerçekleşebileceği üzerinde durmak çok daha anlamlı görünüyor. Dahası, herkesin istediğini elde edebileceği bir rakam ya da çoğunluğu siyaset size her zaman vermeyebilir. Böyle bir durumda, nasıl yola devam edebilirim sorusu yerine ‘yola kimlerle ve nasıl devam edebiliriz’ sorusu öne çıkmalı.
Türkiye’de siyasetin ciddi bir uzlaşma geleneği olduğunu söylemek çok kolay değil. Bu sabır ve fedakarlık istiyor. Yeni dönemi, şartları ve dinamikleri doğru okumanızı gerektiriyor. Sözgelimi HDP’nin parlamentodaki varlığı, siyasetin en önemli dinamiklerin birisi haline gelebilir. Bir sayı ya da baraj tahmininde bulunmadan söylüyorum. HDP’nin yeni dönemde parlamentoda yer alması, yakın geleceği yönetebilmek açısından, hepimize kritik manevra alanları sağlayabilir.
Ama bunun için herkesin geleceğe dair daha fazla kafa yorması, çözüm sürecini sıradan bir pazarlık gibi görmekten vazgeçmesi ve yola devam ederken her aşamada fedakarlık gerektiğini unutmaması gerekiyor. Tüm siyasi aktörler, partiler ve HDP dahil herkes, bu fırsatı değerlendirmenin arayışında olmalı.
İttifakın zor, ama geçmişten çok daha zorunlu olduğu bir döneme giriyoruz. Sadece bu gözle bir kez daha bakmakta yarar var derim.