Pâdişah, Mecnûn’un halini görünce merak etmiş, Leylâ’yı görmek istemiş. Leylâ’yı görünce de şaşırmış, “ Leylâ, Leylâ diye yandığı bu mu?” diye. Durumu anlayan Leylâ, gönlü çıkardıktan sonra bir avuç toprak olan bedene takılı kalan pâdişahın haline acımış ama pâdişah halinden habersiz. Leylâ, bir gün anlaşılacağını umarak, “Sizde Kays’ın gözleri yok, eğer siz de bana onun gözüyle baksaydınız, siz de mecnûn olurdunuz.”demiş. Kendini bilen, bu kıymetli hazineye paha biçilemeyeceğini de bilir ve görür.
Gözler, Allah yaratır da çirkin olur mu? Rimelli kirpikler, farlı göz kapakları, kalemle çekilmiş gözler... Mavi, kahverengi, elâ... Renkleriyle hepsi birbirinden güzel. Gözlerde bir davet vardır. Bu davet gönüle olur, ancak gönülden çıkan bir bakış gönüle girer ve ‘o kıymetli hazine’yi orada bulur. Sevilen, kapının dışında değil evin içinde olmak ister. O kıymetli hazineyi bulmaya yolculuk edenlerin yolu hem çok kolay, hem de çok zordur. Kolaydır, samimi olunursa; zordur, eğer o işe riya katılırsa. Yollar hemen kapanır. Bu kıymetli hazineye fiyat biçilemez, gönüldür bu. Bakmak ayrı görmek ayrıdır. Ne kadar güzel olunsa da bakar ve bir zaman sonra da doyar insan.
Gönülden çıkanın gönüle girebilmesi için insanın önce kendi gönlünü inşa etme gayret ve çabası içinde olması gerekir. Ki yapılan gayret ve çaba ALLAH’ın merhametini coştursun ve yardımına mazhar kılsın. Huzur ve mutluluk, ancak nereden gelip nereye gideceğini bilen insanlara gayretleri, niyet ve samimiyetleri nispetinde nasip olur. Bu yola çıkanların riyayı, yol kesici dünyevî zevkleri dışarıda bırakmaları, arınmaları gerekir. Hakk’a yönelmek, Nur’un ışığıyla aydınlanmak bu yolu riyasız geçenlere nasip olur.
“ALLAH, insanı kendi kendisine emanet etmiştir. Eğer insan, emanete sadakat göstermek istiyorsa, kendisini Allah’a adayacaktır. Zira insanın kendisini emanet edeceği ve aldanmayacağı tek kapı Allah’ın kapısıdır. Allah dışındaki bir kapıya adanış bin aldanıştır. Zira insana ‘değerini’ yalnızca Allah verir. Bu yüzden Allah’a armağan olana fiyat biçilemez. Fiyat biçilenin ise değeri olmaz. Onu alan da çıkar, satan da...” (Mustafa İslâmoğlu.)
Bir nefeslik canın varken bu hırs, bu riya, bu iftira, bu zan, bu kibir niye? Dünya için mi? Yarın bu güvendiklerin seni kurtarabilecek mi? Hepimiz bir sınav sorusu olarak gönderilmemiş miyiz ki birbirimize? Verdiğimiz cevaplara göre ALLAH’ın takdiri tecelli etmeyecek mi? Kimileri iradesini, aklını ve vicdanını doğru kullanıp aşama kaydeder, kimileri ise kaybeder. Kimimiz örneklik, kimimiz ise ibretlik oluruz. Sonuçta birbirimizle bir sema halindeyiz. Leylâ ve Mecnûn gibi bakanların, bakıp da gönüldeki o ‘ kıymetli hazine’yi görenlerin sayılarının artması hepimizin temennisi değil midir?
“ALLAH’a vasıl olmayan gönül açlığından kurtulamaz, o halde vuslata ermeyen tüm insanlar iftirak(ayrılık) diyarının açlarıdır. Aç olanlar tatminsizdir, tatminsizlik elemi doğurur ve hayatları elemden ibaret olanlar mutlu olamaz, hayatın hakikatini, hazzını, huzur, sükûn ve mutluluğunu bulamaz, gerçek hayatı tanıyamazlar.”(Merhum Mehmet Oruç.)
Mutluluğu ve huzuru beyhude dışarıda arayanlar aradığının evde olduğunu bilmeden sokakta hazine arayanın durumuna benzer...
Ben sanırdım âlem içre bana hiç yâr kalmadı,
Ben beni terkeyledim bildim ki ağyar kalmadı,
Cümle eşyada sanırdım hâr var gülzar yok,
Hep gülistan oldu âlem, şimdi hiç hâr kalmadı. Mısırlı Niyazi Hz.
Artık tüm dünyada bir değişim ve geçmişte yaşananlardan ders alma ve farklı, değişen ve gelişen bir dünyaya uyanma isteği ve coşkusu var. Bu coşku Türkiye’miz ve insanlarımız için de aynı. İnsanlar artık uyanık ve agâh. Geçmişte ülkemiz üzerinde oynanan oyunların artık aynı tepkileri vermemesinin nedeni de bu. Karanlıklar artık çok geride bunu görmek lâzım. Bu yeşeren ve gelişen ülkenin yüzü aydınlığa doğru. Soran,sorgulayan,aklını kimselere emanet etmeyenlerin ülkesi Türkiye. Değişim ve gelişim. 2023 yılına doğru, Türkiyemiz, ALLAH’ın muradı doğrultusunda, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in manevî önderliğinde ve örnekliğinde, Mustafa Kemâl Atatürk ve silâh arkadaşlarının bizlere açtığı yolda bilime, ilime, sanata ve felsefeye önem veren, maneviyatı kuvvetli, dini doğru anlayan, anlatan ve yaşayan, huzur ve mutluluk dolu insanlarla dolacak. Çağdaş, demokratik, lâik, gelişmiş, zengin ve uygar bir ülke olacak inşaALLAH. Hem de gümbür gümbür...