Başkan Barack Obama, tüm abartma ve tehditlere karşın, İran’ı nükleer silah edinmekten alıkoymanın nihayetinde bir ikna meselesi olduğunu biliyor. Obama bir yandan İran’ın fiili olarak bomba yapmasının önüne geçmek için askeri güç kullanmaya yemin ederken, geçenlerde İran’ın nükleer silah yapmadığı gibi henüz bu yönde bir karar almadığını da açıklamıştı. Bu yüzden Başkan Türkiye’de diplomatik bir çözüm için “pencerenin kapanıyor olduğunu” söylerken, İsrail’in askeri güç kullanma tehdidini kastediyordu. İsrail için kırmızı hat, İran’ın nükleer silah yapma kapasitesine erişmesi (ki erişmiş olabilir) üstelik bunu kendi programına göre yapmasıydı.
Savaş söylentilerini yatıştırmaya çalışan Obama, askeri harekatın yararını sorguladı: Pentagon; hava saldırılarının İran’ın geliştirme çabalarını en iyi ihtimalle bir ile üç yıl arasında erteleyeceğine, üstelik onu nükleer silah yapmak için kışkırtacağına inanıyor. Bu anlamda, İsrail’in Irak’ı bombalama deneyimi tekrarlanabilir: Nükleer silah üretmeye uygun olmayan bir reaktör yıkıldı ve üstelik Saddam Hüseyin’i neredeyse başarıya ulaşacak olan gizli bir bomba programı başlatmak üzere kışkırttı. Obama kısa süre önce İsrail lobici grup AIPAC’a “Sorunu gerçek anlamda çözmenin tek yolu, İran hükümetinin nükleer silahları terk etmeye karar vermesidir” dedi.
Fakat İsrailli liderlere, İran’ı bombalayarak geliştirmeyi sadece erteleyecekleri gerçeği sorulduğunda “üç yıl içinde çok şey değişir” gibi yanıtlar verme eğilimindeler. Bundan daha endişe verici olan ise bir Amerikan dergisinde Netanyahu’nun İran meselesinde Che Guevara’nın mantığını benimsediğinin ifşa edilmesiydi. Atlantic’ten Jeffrey Goldberg şöyle yazdı: “İran’ın nükleer tesislerine önleyici bir harekat düzenlenmesi ile ilgili yaygın olarak kabul gören bir varsayım da, bunun İran vatandaşlarını rejimi desteklemeye teşvik edeceği; her ne kadar çoğunluk yöneticilerinden nefret etse de. Fakat bana söylenene göre, Netanyahu başarılı bir saldırının kralı çıplak bırakacağına, İran vatandaşlarına rejimi devirme cesareti vereceğine inanıyor. İranlılar 2009’da bunu yapmayı deneyip başarısız olmuşlardı.”
Arjantin doğumlu Kübalı devrimcinin, gerilla savaşına yaklaşımındaki temel prensiplerden biri de şuydu: Eğer küçük bir silahlı isyancı grubu, sinmiş kitlelere despot yöneticilerinin kırılgan olduğunu göstermek için birkaç ciddi darbe indirirse, kitlesel isyanları ateşleyebilirdi. Bu hayal, Guevara’nın Bolivya’da öldürülmesine sebep oldu. Oradaki çiftçiler, onlar adına savaş başlatmak için (mecazi olarak) paraşütleriyle dalanlardan öylesine etkilenmemişlerdi ki rejime memnuniyetle bilgi verdiler.
Hatta Obama yönetimi Netanyahu gibi, İranlı kitlelerin dış baskı yoluyla rejime karşı harekete geçeceklerine güveniyor olabilir. Başkan Obama, İran Yeni Yıl mesajında İranlılar’a; yaptırımların hükümetlerine yönelik olduğunu, ABD’nin İran halkının dostu olduğunu ve özgür internet kullanımı konusundaki engellerin üstesinden gelmelerine yardımcı olmaya çalıştıklarını belirtti. Fakat bu mesaj, enflasyon ve işsizlik artınca yaşam standartları düşen İranlılar’ı pek de tatmin etmeyecektir.
Ocak’ta The Washington Post, bir üst düzey ABD istihbarat yetkilisinin açıklamasından alıntı yaptı. Yetkili, yaptırımların amacının İran’da yeterince ekonomik sancıya sebep olarak “sokakta nefret ve memnuniyetsizlik uyandırmak ve İranlı liderlerin yollarını değiştirmeye ihtiyaçları olduğunun farkına varmasını sağlamak” olduğunu söyledi.
İsrail 2007’de, ABD ve Mısır’ın yardımıyla Gazze’yi ekonomik olarak felç edici bir ablukaya aldığında benzer bir mantığa sahipti. Bunun yerel halkı ayaklandırıp Hamas’ı devirmeye teşvik edeceğini ummuştu. Beş yıl geçti ve Hamas’ın Gazze’de hala sözü geçiyor.
Küba örneği ise bundan daha da cesaret kırıcı: Castro rejimini zayıflatıp Kübalıları isyana teşvik etmek için tasarlanmış ambargonun geçen ay 50. yıldönümüydü. Yaptırımların etkisini günlük yaşam standartları üzerinde hisseden sıradan İranlıların, kızgınlıklarını yaptırımları uygulayanlara değil rejime yönelteceklerine inanmak için hiçbir mantıklı sebep yok.
Ve eğer İran liderliği, nükleer programının askeri maksadı olmadığı konusunda uluslararası toplumun endişelerini gidermek üzere yeni tedbirleri kabul edecek olursa, verdiği tavizler Obama’nın kırmızı hattına, yani nükleer silah üretmemeye dayanacak. İsrail’in İran’ın “nükleer silah üretme kapasitesine ulaşmamasını” öngören kırmızı hattına değil. Ve ayrıca Batı’dan buna karşılık taviz vermesini bekleyecektir. Çünkü yaptırımlar planlayan Netanyahu ve ABD yetkililerinin hayallerine karşın, İran’ın nükleer programını desteklemek, ülkenin sorunlu siyasi ortamında üzerinde mutabakata varılan ender noktalardan biri. * Bu yazı STAR Gazetesi için kaleme alınmıştır.