Galiba 2002 ilkbaharıydı... Kriz kopmuş, Türkiye IMF ile programa başlamış, ama uygulama aksıyor... IMF programının önemli boyutu para pul değil, zihniyetin değişmesi... IMF temsilcisi Ankara’da ‘Zaten bu programın en önemli boyutu, Türkiye’de iş yapma biçiminin değişmesidir’ demiş, ama kimse farkında değil.
O zamana dek Türkiye’de iş, ticaret, bankacılık dünyadaki kurallarla değil, Türkiye’ye mahsus alaturka ve yuttur-kaydırla yapılırdı. O yüzden de Türkiye batma noktasına gelmişti. 2001 krizi, yuttur-kaydır dağının patladığı zamandır. IMF programı da aslında para-pul-borç kapsamı dışında bu işlere kafa yormuştu: Türkiye’nin normalleşmesi, dünya ekonomisine açılması ve dünya ile bütünleşmesi amaçlanıyordu. Kısaca -Yapısal Reform- diyorlar.
Neyse, o zaman Türkiye’yi Wall Street ve Dow Jones adına ve yapısal dönüşüm tarafıyla izlemekteyiz... Esas olan Türkiye’nin borç alıp ödemesi değil, rekabetçi ekonomi olması. Ve de o sıra IMF programının yapısal reform boyutu aksıyor... Dünyaya açık, dünya ile bütünleşmiş Türkiye ile içine kapalı tımarhane Türkiye arasındaki farkı bildiğimizden, kaygılıyız... Programdaki aksamayı, IMF ile işleri bilen bir diplomat dostumuzla konuşmaya başladık... Sohbet sonra ‘Büyük Resim’e geldi... Uluslararası finansın ve siyasetin en sevdiği bölüm, bu -Büyük Resim- faslıdır... Küçük parçalar, ıvır zıvır tamam da, asıl Büyük Resmi görmek makbuldür. Büyük Resmi okuyan, tanıyan, sezen kazanır.
Biz de Büyük Resmin peşindeyiz... Dostumuza sorduk: ‘Bu işlerin sonunda herhalde Türkiye -yatırım yapılır- düzeye gelir?’... O zaman Türkiye notu iflasın kıyısında.... Çerçöp eksi falan... Ve o zaman sorumuz ‘meraktan’ değil, gerçekleşmesini istediğimiz Büyük Resim, dağların ardındaki vizyon... Dostumuz yekten ‘Hiç sanmıyorum’ dedi... Yılmadık: ‘Yav olur mu? Bu kadar çaba, dönüşüm... 10-15 yıla da mı olmaz?’... Dedi ki ‘Olmaz... Görmeye ömrümüz yetmeyebilir’... Konumu gereği bizden daha fazla bildiği için üstelememiştik... Ve de üzülmüştük. Çünkü hem Türkiye, hem bizim uzun olacağını tahmin ettiğimiz ömür, hem de Büyük Resim tehlikeye girmişti.
Aradan geçen 10 yılı hep birlikte yaşadık. Ne zaman Türkiye notu artsa, o konuşmayı gülümseyerek hatırlarız... Geçen Fitch ‘Yatırım Yapılır’ notunu verince, bizim 10 yıllık kişisel vadenin tuttuğunu düşündük. Şimdi S&P notu geldi ve az bir zaman sonra üçünün notu da -Yatırım Yapılır- düzeye gelecek.
Bu notlar Türkiye’de maliyenin, para politikasının iyiye gittiğini göstermenin dışında başka şeyler de söylüyor. Türkiye’nin dünya ile bütünleştiğini ve hızla normale gittiğini gösteriyor. 10 küsur yıl öncesine dek doğrudan yabancı sermayenin gelmediği bir Türkiye’nin, Sovyetler Birliği’nden farkı yoktu. Şimdi her not, rekabetçi, girişimci ve cesur bir Türkiye ekonomisini teyid etmekte. Türkiye ekonomide dış dünyaya açık ve rekabetçi durdukça, maliyesi ve parası sağlam oldukça siyasal açılım cesareti de buluyor. Dünyada demokrasi, sağlam ekonomilerin başardığı bir iş olmaya başladı.
S&P’nin son not açıklamasının yüzde 90’ı ekonomik-mali-finansal göstergelerle dolu. Açıklamada iki cümle yarı-siyasi, orada da siyasetin ekonomik boyutu var: Kürt meselesindeki ilerlemeyle güvenlik harcamalarının azalacağı, bölgede ekonominin canlanacağı ve sınır ticaretinin artacağı... Kitaplarda buna Barış Getirisi ya da Barışın Temettüsü deniyor. Silahlar susunca dünyanın her yerinde hesaplanan bir getiridir. Silahın ve kanunsuzluğun olduğu yerde düzgün ekonomi olmaz, refah olmaz.
Rekor kırıp madalya alan sporcunun antrenmanı ve disiplini bozmaması halinde diğer rekorlar ve madalyalar gelir. Türkiye de disiplini ve antrenmanı bozmayınca diğer notlar gelecek. Bu not işi zaten sürekli bir yarış... Neyse ki, bu olanları ömrümüzün sonuna gelmeden gördük, şahsen ayrı bir mutluyuz. Çerçöp notu olan, çerçöp bir ülke vatandaşı olarak doğup-büyüyüp-ölmek çok sevimsiz olurdu. Allah cümlemize uzun ömürler versin. Demek bundan sonra daha da iyi şeyler göreceğiz. Büyük Resim’de henüz fire vermedik.
twitter.com/selimatalayny