Evrenin en değişmez kuralı değişimdir; değişime en uyumlu varlık da insan... Hepimiz değişiriz, değişiyoruz, değiştiriyoruz...
Dün yazı başına oturduğumda yanıbaşımdaki ‘iPad’imin sinyal verdiğini fark ettim; Apple firması eksik gediklerini gidererek iPad yazılımını bir kez daha güncellemiş, istersem değiştirilmiş uygulamayı derhal başlatabilecekmişim...
İki ‘tık’ ile gerekli talimatı verdim, program birkaç dakika içerisinde uzaktan müdahaleyle güncellendi.
Aynı firma çalıştırdığı bütün programların uyum sağlamak için değiştirilmesi gereken bir biçimde kurulum sistemini (iOS) baştan ayağa yenilemişti kısa süre önce. Yenilemeden sonra daha güzelleşti programlar, daha hızlı çalışmaya, daha verimli sonuçlar vermeye başladı; tabii programların da kendilerini yenileyenleri...
Güncelleme ve yenilenme bilgisayarlar için en doğal gelişme. Dünyanın en iyi çalışan beyinleri hergün bir şeyler üretiyor, firmalar da bunları ürünlerine uyarlayarak gelişime ayak uydurmaya çabalıyorlar. En çabuk değişen ve kendisini yenileyen kazanıyor; diğerleri ne kadar önde görünseler de, bir süre sonra, bir bakıyorsunuz geriye düşmüşler... Vaktiyle önde olduğu halde şimdi esamisi okunmayan nice firma var...
Ben yaşta olanların çoğu bilgisayarla ‘Commodore 64’ ile tanıştı. Bir ara İngilizler’in en ünlü ve en çok kazanan kişisi ‘dâhi’ gözüyle bakılan ‘ZX Spectrum’ bilgisayarıyla ve katlanabilir elektrikli bisikletiyle ünlü Sir Clive Sinclair’di. Uzun yıllar avuçiçi bilgisayarı diye bilinen ‘PALM’i kullandık...
Şimdilerde bunların hepsi tarihe karıştı. Eğer yeni çıkaracağı model de tutmazsa Kanadalı RIM firmasının ‘Blackberry’ telefonu da onların âkıbetine uğrayacak...
Neden?
Clive Sinclair ‘Sir’ unvanı kazanmasını sağlayan girişimleri yapmış, ama geçen yıl verdiği bir mülâkattan anlaşıldığı üzere, kendisini gelişen dünyanın dışında tutmuş... “Kendim hiç bilgisayar kullanmadım; e-posta göndermektense telefonu tercih ederim” diyordu o mülâkatta...
Değişime ayak uyduramamaktan batıyor firmalar... “Akıl akıldan üstündür” sözünün en fazla doğrulandığı bir çağda yaşıyoruz ve daha akıllıları çalıştıranlar diğerlerinin önüne geçiveriyorlar...
Endülüs (İspanya) gezisi sırasında El-Hamra Sarayı’na da uğrayan bir dostum üzerinde ‘Ve lâ gâlibe illâllah’ yazan bir fresk taklidini hediye olarak getirdi. Daha girişinden itibaren sarayın hemen bütün duvarlarını bu freskle tezyin etmiş Endülüs’ün Müslüman emiri... ‘Ve lâ gâlibe illâllah’ ibaresinin Türkçesi ‘Üstün olan yalnızca Allah’tır’ oluyor... Bir yanda tevazu, bir yanda meydan okuma...
Duvarlarının her karesinde meydan okunan sarayı Endülüs’ün son emirinin inşa ettirdiğini biliyor musunuz? Hemen ardından Katolik İspanyollar ‘Reqoncuista’ dedikleri karşı-çıkışla neredeyse 800 yıl sürmüş (İS 711-1492) Endülüs’teki Müslüman hâkimiyetine son verdiler...
Orada yaşayan Müslümanların önderi emirin kendisini en güçlü hissettiği ve sarayına ‘Ve lâ gâlibe illâllah’ freskleri döşettiği bir zamanda...
Gittiğimde hemen fark ettiğimi rehberimiz de açıkladı: İspanya’nın diğer köşelerinden farklı olarak eskiden Endülüs olan bölgesinde insanlar birbirlerine bağırarak konuşuyorlar... ‘Reqoncuista’ sonrasında dinlerini değiştirmeye zorlanan Endülüs Müslümanlarının bir bölümü aslında inançlarını korudukları halde ‘Katolik’ gibi görünmüşler; görünmüşler ama yine de takipten kurtulamamışlar... ‘Gizli dinli’ olmadıklarını ispat etmek için sürekli yüksek sesle konuşmaya zorlanmışlar...
Aradan kaç asır geçtiği halde torunlarının hâlâ bağırarak konuşması bundanmış...
Maalesef değişime ayak uydurulamayınca yok olup gitmek veya gücünü kaybetmek mukadder oluyor... Nice güçlü bilinen kişilerin, kavimlerin, grupların, örgütlerin, siyasi partilerin yerlerinde yeller esiyor... ANAP nerede? Ya DYP? Bir zamanlar iktidardaydı bu partiler...
Sir Sinclair katlanabilir bisikleti üzerinde poz veriyordu... ‘PALM’ cihazıyla dünyayı avucumuzun içine aldığımızı hissediyorduk... Birileri 28 Şubat’ın bin yıl süreceğini iddia ediyordu.
Böbürlenmek için bir sebep varsa, mağrur olmamak için binbir sebep var...