Cumhuriyet tarihi, Türkiye’nin ‘irtica’ öcüsüyle ‘mücadele’den halkını huzura, güvene, ekonomik güce ve demokrasiye kavuşturmaya vakit bulamaması tarihidir.
1930’da, Atatürk’ün ‘demokrasi olsun’ diye kurdurduğu Serbest Fırka ‘gericilik’ten kapatıldı; 1950’de Demokrat Parti’ye; 1965’te “DP’nin devamı” Adalet Partisi’ne; 1974’te iktidar ortağı olan Milli Selamet Partisi’ne; 1983’te ANAP’a; 1994’te ‘belediye iktidarı’nı alan, 1996’da da koalisyon hükümeti kuran Refah Partisi’ne; 2002’de iktidara gelen AK Parti’ye ‘ilk günden’ yöneltilen suçlama da ‘gericilik/irtica/takunyalılık’ oldu.
‘Gericilik’ halkta hiç karşılık bulmadı; ‘yolsuzluk, rüşvet ve kadın’ üçlüsü eklendi, yine yeterli olmadı; nihayet ‘silah’la hükümetler devrildi. ‘Postmodern’ dönemde ‘yargı, medya ve sermaye’den de destek alındı...
Bugüne bakınca bir ‘yeni 28 Şubat’ tespitini yapmak mümkün.
Ancak ‘siyasi’ ve ‘paralel’ muhalefetin iddia ettiği gibi değil.
17 ve 25 Aralık’ta ‘patlayan’ soruşturmalar ile Suriye’deki Türkmenlere yardım götüren MİT TIR’larına yönelik operasyonlara ve diğer ‘paralel’ soruşturmalarda ‘yasal’ kılıflı ve yasadışı dinlemelere bakın;
- ‘Şüpheli’lere yakıştırılan ‘terör örgütü’ isimleri: Selam, Tevhid, Kudüs...
- Suçlamalar: Suriye’deki EL Kaide’ye destek!..
- Şüpheli/şaibeli gösterilen yabancılar: İranlı Rıza Zerrab ve Yasin El Kadı!..
Bu çabanın hedefi Türkiye halkı değil; asıl hedef ‘Jihadist Erdoğan’ ve ‘İran yanlısı’ ifadelerinin geçtiği İngilizce makalelerin/haberlerin hedefiyle aynı: Batı kamuoyuna Türkiye’yi El Kaideci, İrancı, Batı karşıtı göstermek!..
‘Proje’nin Türkiye’de destek bulması için de yeni unsurlar eklendi: Yolsuzluk, rüşvet...
Proje, Türkiye’yi yönetenleri, milletin seçtiklerini, belki Cumhurbaşkanı’na kadar ‘aşırı İslamcı örgüt’ üyesi olmakla yaftalamak; boşaltılan kadrolara ‘Suriye, Mısır ve İran konularında Batı ile iyi diyalog kuracak’ isimleri getirmek!
- 28 Şubatçılar da ‘dışarıdan’ cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar hazırlamıştı; şimdi de -belki 2011 seçimlerinden hemen sonra- birilerine ‘hazırlanın’ denildi!
- 28 Şubatçılar, milli iradeyi, milli sermayeyi ve muhafazakar/dindar insanları “şeriat getirmekle, Türkiye’yi İran/Malezya yapmakla, Batı’dan uzaklaştırmakla” suçluyordu; şimdi de Türkiye’yi 12 yılda dünyanın güçlü bir demokrasisi ve ekonomisi haline getiren sivil irade “El Kaidecilikle, İran’a yakınlaşmakla ve Batı’dan uzaklaşmakla” suçlanıyor!
- 28 Şubatçılar ‘brifinglerle’ yargıyı esir almıştı; şimdi de ‘ev-brifingleri’ ile esir altına alınan yargı sivil iradeye operasyon yapıyor!
- 28 Şubat’ta ‘medya ve sermaye’ işbirliğiyle ‘askere’ darbe yaptırılmıştı; bugün yine aynı ikilinin işbirliği ve ‘istihbarat/yargı’ eliyle darbe yapılmak isteniyor!
- 28 Şubat’ta askere kurdurulan ‘irtica.org’ gibi internet siteleriyle ‘kara propaganda’ yürütülmüştü; bugün ‘paralel istihbarat’ın toplayıp kurguladığı ses kayıtlarıyla yürütülüyor.
- 28 Şubat’ta gerçekleri ‘brifingci medya’ çarpıtıyordu; bugün 28 Şubat’ın hedefinden kurtulmak için ‘sessizce beklemeyi’ tercih eden medya çarpıtıyor!
- 28 Şubat medyası ‘Atatürk ve Cumhuriyet’li başlıklarla halkı galeyana getirmeye çalışıyordu; şimdi ‘ayetli, hadisli, hutbeli, menkıbeli’ başlıklardan medet umuluyor!
- 28 Şubatçılar cemaatleri ezmeye çalışıyordu; bugün de ‘biri hariç’ tüm cemaatler hedef alınıyor!
- 28 Şubatçılar ‘yeşil sermaye’yi yok etmeye çalışıyordu; bugün de 100 milyar doları aşan dev havaalanı, köprü ve otoyol projelerini üstlenecek kadar büyüyen milli sermaye hedef alınıyor!
- 28 Şubatçılar ‘seçimi bekleyemeyiz, çekilin’ diyor ve bir cemaat ‘evet, çekilin’ diye destek veriyordu; bugün de seçilmiş hükümete seçime günler kala ‘helikoptere binin gidin’ deniliyor ve aynı cemaat ‘evet, gidin’ diye tempo tutuyor!
28 Şubatçılar başaramadı ama Türkiye’ye 10 yıl kaybettirdiler; ‘Neo 28 Şubat’ peşinde olanlar da halkın iradesini dumura uğratmayı başaramayacaklar ama şimdiden Türkiye’ye kaybettirmeye başladılar, övünebilirler!