Türk siyasetinde muhalefet mantığı, kan davası gibi topyekun düşmanlık olarak algılanıyor. Oysa ‘vekalet’, milletin hayrına olan gayretlere desteği gerektirir. Özellikle parti liderleri, ne olursa olsun; diyalog yolunu açık bırakmalıdır. Yani bu mücadele kişisel bir husumete dönüşmeden yürütülmelidir.
Oysa bu gelenek Türkiye’de böyle yürümedi. Sayın Erdoğan ile siyasi rekabete gücü yetmeyen Kılıçdaroğlu, bu boşluğu her ortamda ve her fırsatta Sayın Erdoğan’a ve aile fertlerine hakaretle kapatmaya çalıştı. (Bunların çoğu tescillendi ve kendileri binlerce lira tazminat ödedi.)
Kini sınır tanımadı
Derken Sayın Erdoğan, şimdiye kadar olduğu gibi TBMM’de birtakım siyasi pazarlıklar sonucu değil, bizzat halk tarafından cumhurbaşkanı seçildi. Bu arada Sayın Kılıçdaroğlu da bir ilke imza attı ve kin ve öfkesini Sayın Erdoğan ile birlikte cumhurbaşkanlığı makamına taşıdı. Bunu bizzat ifade eden CHP lideri, Sayın Erdoğan’a olan kin ve nefretini o makamın bugüne kadar hiç muhatap olmadığı seviyede devam ettirdi.
Hatta Sayın Kılıçdaroğlu bu sınırsız husumetinin sonucu Başbakan Davutoğlu’na karşı da son derece rencide edici bir üslup kullanarak TBMM’nin sağlıklı çalışma zeminini de yok etti.
Günlerdir yayınladığımız manşetler CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, bu kin ve nefretine ne kadar esir olduğunu, varlığını; Cumhurbaşkanı Erdoğan’a düşmanlığa armağan eden karanlık odakların nasıl oyuncağı olduğunu ortaya koydu.
Bu ifşaatları tehditle karışık cılız açıklamalarla geçiştireceğini zanneden CHP yetkilileri her zamanki gibi yine Türk milletini yok sayıyor galiba. Zira, bu partinin bugüne kadar kendi milletvekillerini bile çıldırtan paralel işbirliğine hep birlikte şahit olmadık mı?
Sayın Kılıçdaroğlu, eline tutuşturulan kumpas kasetlerini grup konuşmasında dev ekranlardan bütün ülkeye aktarmadı mı? Paralel yapıya karşı yürütülen operasyonlarda ilk barikatçı hep o olmadı mı? Bu yapının Balyoz ve Ergenekon davalarındaki kumpaslarına en büyük tepkiyi gösteren, Silivri’deki kumpaszedelere heyet üstüne heyet gönderen Kılıçdaroğlu şimdi o kumpasçıları savunmak için elinden geleni yapmıyor mu?
Bu ne sevgi ah...
Tamamen marjinalleşen bu yapı ile olan bu ilişkileri, olmayan tabanının oylarına yönelik siyasi bir işbirliği olarak değerlendirmek mümkün değildir. Tam aksine bu yapıya yaklaştıkça milletten uzaklaştığı artık herkesin kabul ettiği bir gerçek olduğuna göre bu harakiride ısrarın sebebi ne olabilir?
Neticede görüldüğü gibi nereden gidersek gidelim paralel yapı ile CHP arasındaki bağ, siyasi meşruiyet çerçevesinde izah edilemiyor. Sadece Erdoğan düşmanlığının oluşturduğu bu nefret koalisyonu çökerken Kılıçdaroğlu CHP’yi de bitirecek.
Gücünü kin ve nefretten alan her yapı gibi...
KAFAMA TAKILANLAR..
Meclis’e de paket gerek...
İç güvenlik Paketi TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanmasıyla birlikte bir kavga gürültüdür gidiyor. Muhalefet partileri zaten İç Tüzük çerçevesinde kalmak kaydıyla çok defa samimiyetsiz seviyelerde Meclis’i sabote ediyor. Ama bu sefer bütün muhalefet ilk defa bir araya gelerek bu paketi engellemeye çalışıyor. Bu uğurda terörden iftiraya kadar ellerinden geleni yapıyorlar. Acaba ilk defa MHP ve HDP’yi bile aynı çizgide buluşturan bu güç ne olabilir?