'Gizli bir hazineydim, bilinmekliği istedim'...
Hadis bilginleri bu kutsi hadisi, varoluşun başlangıcı olarak aktarırlar. Allah Teala, dünyayı, bilinmek, anlaşılmak, için yaratmıştır. İnsanı kendisine kul ve muhatap kılmıştır.
Yuhanna İncili'ndeki ilk cümle, 'önce söz vardı' diye başlar...
Tevrat, Allah insanlara bir ağız, iki kulak verdi, bir kere konuşup, iki kere dinlemek için der...
Kur'anı Kerim, güzel sözü, kökü yerd sabit, meyve yüklü dalları göğe yükselen ağaca benzetir. 'Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi. Güzel bir sözü kökü yere sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzetti.' (İbrahim suresi 24.ayet)
Âlemde en üstün vasıflarla yaratılan varlık; insandır. Sahip olduğu bu üstün meziyetler, insana diğer varlıklara verilmeyen yükümlülükleri de yüklemiştir. Akıl, anlama kabiliyeti, işitme, görme, konuşma gibi üstün meziyetlerden insan "hesaba çekilecektir. "...kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur" (el-İsrâ, 17/35). Her eşyanın var oluşunun bir maksat ve gayesi olduğu gibi insan ve onun uzuvlarının da yaratılışlarının birtakım gayeleri vardır. Eşya, ancak gayesine göre kullanıldığı takdirde gerçek değerini bulur. Konuşma kabiliyeti insanlar için verilmiş değerlerin en önemlilerinden biridir. Bu kabiliyet ile insan, hemcinsleriyle anlaşma imkanına sahip olur. Toplum hâlinde yaşamak mecburiyetinde olan insan, her gün defalarca bu kabiliyetini kullanarak etrafında dost veya düşman halkaları meydana getirir. Hayatımızı ilâhî ölçülere göre sürdürmemizi emreden Yüce Allah, çevremizde dost kazanmamızın sırrını açıklarken şöyle buyurur: "(insanlar) Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve "ben Müslümanlardanım' diyenden daha güzel sözlü kim olabilir.(Fussilet 33)
Güzel söz, bizim kulluk vazifemizdir.
Güzel söz, bizim Müslümanlığa dair belirtimizdir.
Edebiyat, yani sözü güzelce ve muhatabının anlayacağı şekilde söyleme sanatı, aslında edep sanatıdır. Edep, adap, terbiye, görgü, saygı, kibarlık, ince düşüncelilik gibi anlamları içerir.
Edep, bir toplumda örf, adet ve kaide halini almış iyi davranışlar veya bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan terimdir. İbn Manzûr edep kelimesinin kökünün 'e-d-b/ا-د-ب' olduğunu söyler ve bunun 'davet etme' 'مادبة/me'debe' 'ادبة/anlamına geldiğini izah eder. Nitekim aynı kökten gelen 'üdbe 'me'dübe/مادوبة' kelimeleri 'ziyafet yemeği, düğün yemeği' anlamında sıkça kullanılmıştır.
Bununla beraber edeb kelimesi kullanıldığı fiille ilintili olarak da değişik anlamlarda kullanılmıştır. Bu manada tasavvuf ehli edebi şu şekilde tanımlarlar: "İyi ahlak, güzel terbiye, utanma, zarafet, usluluk, insanlara kavlen, fiilen güzel davranışta bulunmaktan ibarettir." Kınalızade'ye göre; edebten, şeriat, hizmet ve Hakk'ın edebi anlaşılır, ilki, dinin zahirine, şekli unsurlarına tam anlamıyla riayet etmek, ikincisi hizmette ileri gitmekle birlikte yaptıklarını görmemek (yani kendine mal edip ucub etmemek), üçüncüsü Allah'a ve kendine ait olanı bilmektir. Mutasavvıflar, genelde iki türlü edeb kabul ederler: Birincisi şeklî, zahirî edeb ki; ameli riyadan, münafıklıktan, yağcılıktan korumaktır. İkincisi de batınî edebtir ki; kalpteki şehvet, itiraz, irâdede zayıflık gibi olumsuz şeyleri temizlemekten ibarettir.
Edebiyatın güzel ahlakla olan içli dışlı ilişkisi, bizim medeni alemimizde bir bilinç meselesi olarak, günümüze kadar bu şekilde intikal etmiştir.
Edebiyat, meramını anlatmanın bir adım önünde, meramını iyi ve doğru anlatabilmek demektir. İncelik, detaylara dikkat ve etraflı anlatım demektir.
Edebiyat, bulunduğu vakte ve hayata şahitlik etmek için vardır.
Edebiyat, tesellidir. Nereden gelip nereye gideceğini bilmeyen insan için, arayış anlamındadır.
Edebiyat, iletişimdir. Bir iken, iki ve daha çok olmaktır.
Edebiyat, yalnızlığımızın gölgesidir. Dünyanın en güçlü şiirleri, bir çölün karanlığında, bir gece vakti yıldızlara bakılırken yazılmıştır. Yedi Askı şiirleri olarak bilinen İslamiyet öncesi şiirlerinin kökeni Hz. İsmail dönemine kadar gider. Edebiyatın ve hassasten şiirin suyu, yalnızlıktır. Edebiyat ağacını yalnızlıkla sularız ve o ağacın meyvesi, etraftaki insanların sayısını çoğaltır, binlerce insan sizi okuyunca hem sizin hem okuyucularınızın yalnızlığı azalır.
Ama yalnızlık, insan için esastır. İçimizde kendi kendimize düşünürken, kendi kendimizde gezinirken doğar edebiyat. Hayatın, kalbimizin içindedir anlayacağınız...
OKUMA ÖNERİSİ
'Tarihe Tanıklığım'. Ali İzzet Begoviç.
'İlahi Mesajlar Toprağı Filistin'. Roger Garaudy.
'Matbuat Alemindeki Hayatım İstiklal Mahkemesi Hatıraları'. Tahirül Mevlevi
'Ali Ulvi Kurucu ile Hatıralar'. Ertuğrul Düzdağ.
'MalcolmX'. Prof. Recep Şentürk
'Yassıada ve Kayseri Günlükleri'. Tevfik İleri.
'Bilgi ve Kutsal'. Seyyid Hüseyin Nasr.
'İslam, Sekülerizm ve Geleceğin Felsefesi'. Nakıb el Attas.
'İradenin Davası' Nurettin Topçu.
'İslamın Güleryüzü' Eva de Vitray Meyerovitch.