Şanlı Urfa Harran Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Çocuk Acil Polikliniği hekimlerinden Dr. Bahattin Ahmet Yalçın'ın başında parke taşları kırıldı. Hasta yakını, çocuğunun yüksek ateşini söylüyordu, doktor serum takıp bırakmıştı, siz olsanız ne yaparsınız diyordu... Yüksek ateşle gelen çocuk hastaya yapılması gereken tıbbi müdahaleyi gerçekleştirmişti oysa hekim. Üstüne üstlük kafasında taş kırdığı doktor da değildi çocuğunun doktoru. O, sadece darp edilmek istenen hekim arkadaşını korumaya çalışırken bu hale getirilmişti. Tam bir utanmazlık!
''Siz olsanız ne yaparsınız'' sorusu, hem suçlu hem güçlü olan sakat bir bakışı seslendiriyor. Bankada sırasını beklerken, sıram gelmiyor diye bankacının başında taş parçalamayı utanmadan çözümmüş gibi söyleyen kaç kişi var... Veya benzin istasyonunda beklerken sıkıysa benzincinin kafasını kırmaya kalkın... Bunların hiç birisini yapamazsınız, yapmayın da...
Bir yargıcın, bir savcının başında taş kırmaya kalkabilir misiniz? Bir polisin, bir erin, bir güvenlik görevlisinin başında taş kırılır mı, kırmaya kalksanız ne olur, bir düşünün bakalım... Allah muhafaza kimsenin başında taş kırılmasın...
Peki hekimlerin başında niye taş kırılsın...
Şiddete uğrayan sağlık personelinin bildirim yaptığı ''beyaz kod'' sistemine, 2017 yılında, 13 bin 409 başvuru yapılmış. Bunlardan 9 bin 681 şikayeti sözel hakaretler oluşturuyor. 1325'i fiziksel saldırı. 2Bin 403'ü ise hem fiziksel hem sözel saldırı şikayeti...
2016'da babamı Ümraniye Devlet Hastanesinde acile kaldırdığımızda görmüştüm, acil yoğun bakımda yerdeki kurşun deliklerini. Meğer birkaç gün evvel, bir hasta yakını yoğun bakımı basmış, beynim dönmüştü. İlk aklıma gelen babamdı o anda, hepsi de yatakta ve kendinden geçmiş halde yatan bu hastacıkları, gözü dönmüş birinin kurşunlarından nasıl koruyacaktık... Sonra birer arı gibi koşuşturan asistan hekimlere hemşirelere baktım. Benim oğlumdan sadece birkaç yaş büyüktüler, yerdeki kurşun deliğinin hemen üstünde taburesinde mr tetkiklerine bakan hekim, Türkiye derecesi yaparak gelmişti bu hastaneye... Kaç gündür uyumadığını sormadım bile...
Tıp Fakültesine girebilmek halen en yüksek puanı alarak gerçekleşiyor. Çok sistemli zorlu bir müfredatla devam eden 6 yıl boyunca ağır işçi gibi ders çalışıyorlar. Mezun olunca bitmiyor. Uzmanlık sınavına ''insanlık dışı'' diyebileceğim bir tarzda uyumadan ve yemek yemeden çalışıyorlar. Kronometreyle soru çözüyorlar. Tüm bunlardan sonra, asistanlık günleri başlıyor. İşte dayak, kötek, küfür, ölüm de bundan itibaren başlıyor hekimler için...
1-Sağlık çalışanlarına karşı şiddeti önlemek adına caydırıcı yasal müeyyideler almak elbette çok önemli.2-Ama herşeyden evvel, doktorların çalışma şartları insani hale getirilmeli. 36 saat nöbetten sonra hasta bakan hekim gerçeğini düzeltmek zorundayız. 3-Hizmet alışveriş, iletişim dili, kültürel mesele haline gelmeli. 4-Siyasilerimiz sağlık çalışanlarımızın itibarına özen göstermeli... Cumhurbaşkanımızın toplumsal karşılığı çok yüksek sözgelimi, kendisinin öncülüğünde sağlık çalışanlarının sarsılan saygınlıkları onarılabilir.
Bilgeler boşa dememiş; ''Hakimi ile Hekimi bozulmuş toplum, çöker'' diye. 5-Doktorları, hemşireleri düşmanlaştırıcı dilden kaçınmaya medya da özen göstermeli...