Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç dün sevgili Hakan Çelik’in Haftasonu programındaydı.
Tartışılacak çok şey söyledi ama tamamı iki kelime ile özetlenebilir:
Son derece ‘öfkeli’ ve ‘kararlı’ydı.
‘Kime’ ve ‘neye’ soruları sanırım bu iki kelimeyi daha anlamlı hale getiriyor.
Programın başında, “Kenara çekildim, evdeyim, eşim çok memnun” dese de tam aksine; motor devrini arttırmak için aragazı verdiği anlaşılıyor.
Nitekim kendisi de “Seçimden sonra ekranlara ineceklerini” söyledi.
***
Sayın Arınç’ın bazı ‘anlamlı’ ifadelerini, şahsi Twitter hesabımdan paylaştım. Hakan Bey’in bunları aktarması üzerine Sayın Arınç, “Nuh Bey’e birkaç şey söyleyelim o zaman” dedi.
Ben de “Eyvah... Yandık” dedim.
Benim gibi meramını ifadeden aciz birinin, hitabeti ile meşhur 40 yıllık siyasetçi karşısında ne hükmü olabilirdi ki. Yazılı bir yoruma ‘canlı’ cevap gibi bir haksız rekabet de cabası...
“Neyse artık... Kamyonların lisanıyla; kaderimse çekerim” deyip pürdikkat dinlemeye başladım.
(Her ne kadar sadece kendi ifadelerini değerlendirmiş olsam da) kendisine olan saygımdan dolayı, şahsıma yönelik her türlü ‘fırça’yı sîneye çekmeye kararlıydım.
Ama öyle olmadı.
Sayın Arınç, “Nuh Albayrak’ı Türkiye gazetesi döneminden tanırım” diye başladı ve şahsımı yönettiğim gazeteyi, yazarlarımızı, derken her cümlede daha da genişleyen bir yelpazeye ‘veryansın ediyordu.
En ilginci de beni ve 40 yıldır birlikte yürüdüğü kişileri “onlar” diye birleştirerek yerden yere vurmasıydı.
Eleştiri değil topyekun imha...
Eleştiriye açık bir insan olduğumu düşünüyorum. Yaptığımızın da eleştirilecek yönleri olabilir. Hatta bazen ben de özeleştiri yapıyorum.
Ama...
Bunları söyleyen Sayın Arınç ise adama “Sayın Arınç, düne kadar takdir hatta teşvik ettiğiniz bu yayınlar, ne oldu da şimdi eleştirilerinize hedef oldu” diye sorarlar.
“Ben önceleri de...” filan demeyin sakın.
“Türkiye’den tanıyorum” dediğinize göre hatırlıyorsunuzdur; Türkiye gazetesindeki yayın hamlemizi hayırlamak için teşrîf ettiğinizde “Türkiye gazetesi artık ‘haber’ veriyor. Ama biz ‘huzur’ veren eski Türkiye’yi arzu ediyoruz” diyerek rahatsızlığınızı dile getirmiştiniz.
Şimdi de yayınlarımızı subjektif olmakla itham ediyorsunuz.
Objektiflik kriteriniz duruma göre değişiyor galiba.
Sanırım bu ara size göre en objektif mecra Doğan Grubu’dur!
Ne değişti Sayın Arınç?
Bu arada, “davet, ambargo” siteminiz de beni yine gerilere götürdü.
Zat-ı âlinizi Türkiye Gazetesi’nin 40. Yıldönümü Yemeği’ne davet etmiştik. Teşrîfinizi çok arzu ettiğimiz için de defalarca hatırlatmış ve söz almıştık.
Ama o akşam 300 m. yakınımızdaki CHA’ya gelip, geç saatlere kadar orada kaldığınız halde, hiç değilse ‘40 Yıl’ın hatırına 10 dakikanızı da bize lütfetmeyi çok görmüştünüz...
Sayın Arınç biz, siyasilerin aktif siyaset dönemlerinde bizi ‘pasif’ bulup gece gündüz ‘destek’ isterken, kenara çekilince yayınlarımızı ‘siyasi’ bulup eleştirmesine alıştık.
Asıl size ne oldu Sayın Arınç?..
“Özü, sözü birdir, her zaman gerçekleri dile getirir” diye bilinen bir isim, seçimlere bir hafta kala CNN Türk’e çıkıp, kendi mahallesindeki herkesi eleştiriyorsa ya hedefindekilerin tamamı veya kendisi değişmiş demektir.
Ne oldu ki, 40 yıllık yol arkadaşlarınız şimdi hedefiniz oldu?
İstediğiniz kadar hitabet yeteneğinizle ambalajlayın. Türkiye tarihinin en kritik seçimine bir hafta kala, velinimetiniz olan partiye karşı içeride ve dışarıda görülmemiş bir şer cephesi oluşturulmuşken, siz iki saat boyunca bu kirli ittifaka tek kelime etmediniz ama yol arkadaşlarınızı yerden yere vurdunuz.
Nedir bu öfke Sayın Arınç, nasıl bu kadar değiştiniz?..