D vitamini yağda çözünen bir vitamin, iki şekli var; D2 (ergokalsiferol) ve D3 (kolekalsiferol). Her ikisi de eşit derecede emilebiliyor. Ancak D3’ün vitaminin aktif şekli olan 25 -hidroksi- vitamin D seviyesinin yükseltilmesinde daha etkili olduğu bildiriliyor. Vücutta kalsiyum ve fosfor seviyesini düzenler. D vitamini güneş ışınlarının uyarması ile derimizde 7-dehidroksikolesterolden üretilebiliyor. Ancak yaş ilerledikçe üretimi azalıyor. Ayrıca morina balığı karaciğeri yağı (balık yağı) ve daha az olarak da bazı yağlı balıklarda (ringa, sardunya, orkinos, uskumru) bulunur. D vitamini eksikliğinin özellikle kemik ve kaslarla ilgili çeşitli sorunlara zemin hazırlayabildiği, kas gücünde azalma, çocuklarda raşitizm ve yetişkinlerde kemiklerde yumuşama (osteomalazi) gibi sorunların yanı sıra şeker hastalığı, enfeksiyonlu hastalıklar ve kanser gibi hastalıkların gelişimine zemin hazırlayabildiği bildirilmektedir. Uluslararası sağlık kuruluşlarının serum D vitamini seviyesi olarak önerdiği değer 25-35 ng/mL (mililitresinde nanogram). Son dönemlerde yürütülen saha çalışmaları güneş ışınlarının cömert davrandığı bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye’de D vitamini eksikliğinin yaygın bir sorun olduğunu ortaya koyuyor. Eskiden çocukluk dönemleri haricinde pek talep görmediği için az çeşidi bulunan ve fiyatı ucuz olan D vitamini, artık çeşitli formülasyonlar halinde yoğun talep görüyor. Kafalardaki soru, “Güneş ülkesinde bu nasıl olur?” Kapalı alanlarda, alışveriş merkezlerinde daha fazla zaman geçirilmesi gibi yaşam şekli veya beslenme şekli ya da giyim tarzı birer neden olarak tartışılıyor.
Bu konuda yürütülen bir çalışma dikkatimi çekti. Çalışmada Avrupa’da yaşayan yerli halk ile buraya göç etmiş göçmen topluluklarda serum D vitamini seviyesi ile göçmenlerin geldikleri anayurtlarında yaşayan bireylerin seviyeleri karşılaştırılmış. Avrupalı ve Avrupalı olmayan göçmen topluluklarda kan serumunda D vitamini seviyeleri karşılaştırıldığında Avrupalı olmayanlarda D vitamini seviyelerinin düşük olduğu gözlemlenmiş. D vitamini miktarı deri rengine göre farklılık gösteriyor. Deri rengi koyulaştıkça D vitamini sentezlenmesi için daha fazla güneş ışınına gereksinim oluyor. Ayrıca D vitamini sentezi için güneş ışınlarına maruz kalınması gereken süre de mevsimsel olarak, günün saati, yaşanılan enleme göre farklılık gösteriyor. Bu nedenle yaz sezonu sonu yapılan ölçümlerde Göçmen Avrupalılarda D vitamini derişiminin geldikleri ülkelerdeki soydaşlarına göre daha düşük olduğu görülüyor.
Yeryüzünde yaşayan her toplumda farklı yaşam ve beslenme şekilleri, genetik özellikler bulunuyor. Bizim coğrafyamızda temel öğün tahıl iken, Uzakdoğu toplumlarında aynı amaçla pirinç tüketiliyor. Dolayısıyla her coğrafyada sağlıklı yaşam için standart bir beslenme ya da vücut biyokimyasal özelliğinden bahsetmek ne derece doğru olabilir?
Diğer taraftan, bir çorba kaşığı balık yağı (morina karaciğeri) günlük D vitamini ihtiyacının tamamını karşılarken (440 ünite), yeterli D vitamini almak için günde 10 yumurta (her yumurtada 41 ünite) yenmesini önermek ne derece doğru! Henüz bu sorulara tam bir cevap yok; arayış sürüyor. Bu bakımdan yine de tedbir olarak D vitamini desteği alınması yararlı olacaktır. D vitamini için en uygun zaman diliminin sabah ya da öğle yemeğinden önce aç karnına alınması olduğu, ardından emilimi artırmak için yağ bakımından zengin bir diyet uygulanması gerektiği bildiriliyor. Ancak unutulmamalı ki D vitamini fazlalığı da bazı riskleri artırabiliyor; kanda kalsiyum seviyesinde artış, böbrek taşı, uzun süreli kullanımda üst solunum yolu enfeksiyonu riskinde artış gibi.