Tanzimat sonrası coğrafyamızı ilmek ilmek işgal eden Batının işlediği zihinlerin bir sonucu olarak, bazılarının en büyük korkusu toplumun yeniden manevi dinamiklerle tanışıp Allah ile olan irtibatlarını güçlendirmesi olmuştur. Bundan ölümüne korkuyorlar. Çünkü o zaman, ele geçirdikleri ve köşe başlarını tuttukları seküler yaşam tarzı çökecek, toplum üzerindeki hegemonyaları sona erecektir.
Üstün Dökmen'in "Başörtülü psikolog olamaz!" açıklamasını da bu zaviyeden okumak gerekir. Başörtüsü, Dökmen'in asıl söylemek istediklerini gizleyen bir kamuflaj.
Dökmen, "Müslümanlar psikolog olmasın." diyemediği için başörtüsünü hedef alıyor. Dökmen'in ve seküler kesimin hedefindekiler başörtülüler değil, Müslüman ve inançlı psikologlar.
Peki, Üstün Dökmen ve seküler kesim, Müslümanların psikolog olmasından niçin rahatsız?
Niçin Müslüman ve inançlı psikologların bu alanda çözümler üretmesini istemiyorlar?
Psikiyatrinin kurucusu olarak kabul edilen Freud'un yaklaşımları insanın sorunlarını hep maddi olanla çözme yoluna gitmiştir. Manevi olanın asla var olmadığı bu yaklaşımda anne ile bebek arasındaki ilişki bile cinsellikle açıklanmaya çalışılmıştır. Sadece anne ile bebek arasındaki ilişki değil nerdeyse bütün sorunların temelinde bu baz alınmıştır.
Duçar kaldığımız sınanmaların, acı ve mutluluk parantezinde yaşananların karşılığını seküler anlayışlara sığdırarak; bizi zengin manevi geleneklerimizden uzaklaştırıp "mana" boyutunu unutmamıza sebep oldular. Seküler psikoloji, tedaviyi sadece mutluluk ve haz güdüsüyle tercih etmemizi salık verdi.
Oysa psikoloji bir ruh bilimi, davranışı ve zihni inceleyen alan olarak; ruhsal çöküntülerin teşhisi. Onlara göre tedavi yöntemi ise seküler anlayışla; mutluluk.
İnsan için salt mutluluk hedefi, onun yaşam kalitesinin önündeki bir engeldir. Mutluluk engellerini aşmaya çalışan insanın, "anlam" ve "mana" bağını da kurması gerekir. Ancak "mana" kapısını bulan kişi seküler çözümlerin sadece avunulacak teselliler olduğunun farkına varır.
Bunun endişesini yaşadıkları için, mana krizi yaşadığımız çağ ve coğrafyamızda ruhsal sorunlarımızı çözmek için Müslümandan psikolog olmaz diyorlar!
İyileştirme tavsiyeleri seküler olana göre şekillendirilmiş ve insan maneviyattan fersah fersah uzağa itilmiştir.
Hal böyle olunca seküler ve laik kesim toplumu istediği gibi şekillendirmek için psikoloji silahını hoyratça kullanmıştır.
Müslümanların ve inançlı kesimin bu alana yönelmesiyle tedavide yeni yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşımlar ise seküler ve laik kesimin ölesiye nefret ettiği maneviyat kaynaklıdır.
İnsanı Yaratıcısı ile buluşturma, sorunlarına çözüm bulma noktasında vicdani ve ahlaki olanı ön plana çıkarma gibi manevi yöntemleri benimseyen bu yaklaşımın kısa zamanda toplum tarafından kabul görmesi durumunda bu, onlar için endişe verici bir sonuç olacaktır. Bunun sonucunda seküler kesimin elindeki psikoloji silahı etkisini yitirmeye, hatta kendi aleyhlerine işlemeye başlar ki asıl endişeleri de budur.
Seküler psikologların, insanı tüketime ve maddi ihtiyaçlarını gidermeye yönlendiren tedavilerinin karşısına yepyeni bir alternatif olarak çıkma ihtimali yüksek olan çözüm yolu: Manevi olana yönelme ve ruhun ihtiyaçlarını temin etme.
Yeni iyileştirme metodu toplum tarafından daha fazla tercih edilmeye başlanırsa bu, seküler psikologların, ellerinden oyuncakları alınmış çocuklara dönmeleri için yeterli bir sebep. Elindekini kaybetmiş olmanın verdiği şaşkınlıkla da "Başörtülüler psikolog olamaz." diye saçmalamaya başladılar.
Aslında bu bir yenilginin de itirafı. Toplumun sorunlarına kalıcı çözümler sunmak yerine, onları çözmek için tercih ettiği bir alanı yok etmek tam da sekülerlerin ve laiklerin yapacağı bir şey.
Onlar, yaşam tarzlarını korumanın en kolay yolu olarak yasaklama ve yok etmeyi tercih ederler. Geçmişte yaşanmış 28 Şubat ve benzeri bütün darbelerin yaslandığı temel argüman budur.
Dökmen ve benzerleri, yenildikleri, başa çıkamadıkları, karşısında aciz ve çaresiz kaldıkları yeni bir yaklaşımla ilmi ve medeni sahada mücadele edemiyorlar. Toplumun, sundukları seküler ve maddi çözümleri değil, manevi ve ruhi çözümleri tercih etmeye başladığını gördüler.
Öyleyse ilmi alanda baş edemediğini yasakla gitsin!
Darbeler sadece topla tüfekle değil aynı zamanda yasaklama ve yok etme yoluyla da yapılıyor!