Cevap aslında çok açık fakat “YERLEŞİK DÜZEN’i anlayamaz” ve “anlamlandıramazsan”; uzantısı olan basın mensupları “şortlu kızı dövdüler, bu ülke İran mı oluyor” diye tempo tutarken, tam tersi görünenler Hükümet ve Devlet’e kafa tutarken, finansal sistem içindeki “karıştırıcıları” ekonomik-finansal dalgalanmadan “siyasal tablo” üretmeye çalışırlarken, BAKARSIN ama GÖREMEZSİN olanı...
Sevgili dostlar, Türkiye’de “yaşananları” ve özellikle “ekonomik dalgalanmaları” takip eden “siyasal manipülasyonları” son günlerde dikkatli analiz edenler; 1980-1994 ve sonrasında özellikle 2001’de HATTA 2002’den bugüne bile bu ülkeye “iktidar biçmeye” çalışanları görebilirler...
Peki her fırsatta “etkili olmaya” ve zaman zaman “sağ-sol arasında” yer değiştirerek çalışan bu yapının amacı ne?
Daha önceki “yerleşik düzen” yazılarımda kullandığım “detayları da yeniden” paylaşarak, bazı tespitler yapalım sonrasında ÖZELLİKLE “ERDOĞAN’A KARŞI BÜYÜK KOALİSYON NEDEN KURULDU” SENTEZ’i ile bitirelim...
1- 1946 devalüasyonu ile “küresel sisteme teslim olma” sürecini tamamlayan Türkiye’de, “dışarıdaki güçlerin” içeride yarattığı burjuva ve onun yan kollarının, TSK’ya sızmış diğer kollar ile birleştiği, yerleşik medya ve yerleşik finansal yapının “biz kontrol edelim” amacıyla kullandığı “güçler birliğini” YERLEŞİK DÜZEN olarak adlandırabiliriz! Siyasi otoriteye “istediğini” yaptıramayan bu güçler, her dönemde “finansal ve basın manipülasyonu yoluyla” yönetenleri zor durumda bırakmayı denerler.
2- Bu “güçler birliğinin” ilk denemesine en kapsamlı örnek; 1946 devalüasyonu-1960 darbesi arasında yaşananlar! Dönemin Başbakanı Menderes “işbirlikçi asla değil” tam tersi “kontrol edilemeyeceği anlaşıldığı anda yok edilen” bir lider! Hamle çok açık; yapılan ilk “başbakan asma” denemesi ve işin ilginç tarafı bu denemenin “vatansever bir sol devrim” kılıfında saklanması!
3- Türkiye için “en güçlü deneme” 1980 darbesi sonrası gelişen yapı ve 2001’de gönderilen Derviş dönemi! Final büyük “dönüştürme ve eksene oturtma çalışması”!
4-1994-2001 ve sonrası birkaç yıl; “Türkiye’nin 1946 sonrası kurgulanan burjuvası-medyası ve BATI uzantısı gizli askeri örgütlenmeler” ile tam olarak “kontrol edilebilir” hale getirildiği dönem!
5- 1960’da radyolardan anons yapan bazı isimlerin “siyasi akımlar oluşturması” bu akımlara kendini kaptıran çocukların 1980 darbesi öncesi “sağ ve sol kamplarda” Türkiye’yi kana bulaması, 1980 sonrası Amerika’nın isteği ile Yunanistan’ın NATO’ya dönmesi ve 1982 sonrası 1960’lardan beri “sahnede olanların” kurulan yeni partide “bakan olmaları” tesadüf değil! 1960-1994 ve 1994-2001 ayrı ve detaylı incelenmesi gereken SÜREÇLER!
Sevgili dostlar, 1946 sonrası kurulan yapı, 1946-2001 arasında hatta 1946-2003 arasında “Türkiye’de istediklerini yapmaya” devam etti. 2003-2007 arasında etkisi azaldı ve 2007 sonrası devre dışı kalmaya başladı, KILIK DEĞİŞTİRDİ ama hâlâ tam olarak “bitmiş” değil!
Sonuçlar:
1- Bugün gelinen nokta çok açık: Türkiye tam bir yol ayrımında! Ya “yeni bir düzen tesis edilecek” ya da “yerleşik yapı eski gücünü geri kazanarak” 1946 sonrası kurduğu denklem içinde hepimizi “istediği gibi idare” etmeye devam edecek.
2- Türk halkı şu gerçeği çok net görmeli: Yerleşik düzen aynen “matriks” gibi her yerde! Evimizde, arabamızda, okulumuzda, gazetemizde, işyerimizde... Bu düzenin tek bir amacı var: “Türk halkının onların tasarımları sonucu yaratılan sanal matriks” içinde kalması ve asla uyanmadan, varlıklarının sosyal, siyasal, ekonomik olarak kullanılmasına göz yumması!
3- YERLEŞİK DÜZEN’i ararken sadece “bir tarafa” bakmak yetmez, her tarafa dikkatli bakmakta ve değişik versiyonlarını da idrak etmekte yarar var!
Sevgili dostlar, dönelim başlığa; Erdoğan’a karşı BÜYÜL KOALİSYON neden kuruldu diyorsanız cevap çok açık; Başbakan Erdoğan YERLEŞİK YAPILANMA nereden gelirse gelsin sonuna kadar karşı Türk Halkının kendi iradesini tesis ederek kendini yönetmesi için kefeni ile çıktığı yoluna devam ediyor...Bu gerçeği bilince sorunun cevabı da çok açık ve net!
ÖNEMLİ NOT: Türkiye’deki “yerleşik düzeni” sorgularken Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kurumsal olarak “parçası” gibi görenler ya hastadır, ya da kötü niyetli! Türk Silahlı Kuvvetleri kurumsal ve bütün olarak asla “yerleşik düzenin” bileşeni değildir... Silahlı Kuvvetler, bu halkın “özünden çıkmış” bir “ÇEKİRDEK” olup, maalesef 1876’dan itibaren “yerel-küresel yerleşik düzen tarafından” dönem dönem “ kurgulanan denklem” içinde, “kendi halkıyla-kendi özüyle” karşı karşıya getirilmiştir...Bugün “TSK ile hangi güçler, neden, nasıl uğraşıyor” en önemli detaylardan biri!
ÇOK ÖNEMLİ SON SORU: Bugün her Türk vatandaşı gibi her Türk subayının da şu soruyu sorması gerekir: Bu ülkenin “gerçek düşmanları” KİMLER? Nerede YERLEŞİKLER ve hangi yöntemler ile bizi “zayıf” düşürerek, BİZE rağmen NE yapmaya çalışıyorlar!