Ödüllerin değeri bazen de taşıdıkları isimden gelir. Eski zamanlarda bir sanatçının veya bilim adamının ödülü genellikle devlet yöneticilerinin veya toplumun önde gelen zenginlerinin maddi ve manevi yakınlığını elde etmek şeklinde anlaşılırdı. Modern zamanlarda ödüller kurumsal bir yapı kazandı ama yine bazı kişilerin adlarıyla anılıyor. Başta edebiyat ve sanat olmak üzere birçok alanda başarılı eserlerin sahiplerini ödüllendirmek üzere kurulmuş müesseselerin çoğu ya bir kurumun veya itibarlı bir yazarın, sanatçının veya bilim adamının adını taşıyor.
Dinamitin mucidi Alfred Nobel’in adını taşıyan Nobel ödülleri çok popüler ve az çok da itibarlı ama bu kurucusunun kişiliğinden ziyade kurumsal yapısının sürekliliği ve biraz da maddi ödül miktarının büyüklüğünün sağladığı popülerlikten kaynaklanıyor. Ama diğer yandan en itibarlı ödüller eserleriyle itibar kazanmış büyük ustalar adına verilenler. Mesela İspanyol dilinde yazılmış eserlere verilen Cervantes ödülü İspanyolca’nın en büyük yazarının adını taşıyor.
Ama ödüllere adını veren kişilerin ülkenin en önemli yazarı olması gerekmiyor. Fransız edebiyatının en saygın ödülleri romancı Goncourt Kardeşler’in anısına verilir. Yine Fransa’da Prix Renaudot Fransa’da ilk gazeteyi kuran Théophraste Renaudot’nun adını taşır.
Amerika’da Faulkner, Malamud, O. Henry gibi yazarlar ve Walt Whitman, Wallace Stevens gibi şairler adına her yıl verilen ödüller var.
İngilizler Samuel Johnson, Dylan Thomas, T. S. Eliot vb. gibi İngilizcenin büyük kalemlerinin isimlerini taşıyan edebiyat ödüllerine sahipler.
Kenzabur? ?e Ödülü Japon yazarın, Arapça yayınlanmış romanlara verilen Necip Mahfuz Madalyası ise ünlü Nobel ödüllü Mısırlı romancının adına dağıtılıyor.
Almanca yayınlanmış eserlere verilen Ingeborg Bachmann Ödülü de ünlü Avusturyalı yazarın adını taşıyor.
Edebiyat ve düşünce geleneğine sahip her ülkede var ödül kurumları...
Türkiye’de de taşıdıkları isimlerden dolayı saygınlık taşıyan ve başarıyla yürütülen ödüller var. Ama bazı ciddi problemler de var bu sahada. En başta kurumsal destek olmayınca ödüllerin kurumlaşmasının mümkün olamayışı.
Ömer Seyfettin adına Gönen Belediyesi hikâye alanında, Oğuz Atay adına Kastamonu Valiliği roman alanında ödül veriyor... Haldun Taner Öykü Ödülleri ünlü hikâyeci ve tiyatro yazarının uzun süre köşe yazarlığı yaptığı Milliyet gazetesi himayesinde sürdürülüyor. Bunlar iyi örnekler...
Başka iyi örnekler de var. Mesela Sait Faik Hikâye Armağanı 1955’den bu yana kesintisiz devam ediyor ve ülkemizdeki en itibarlı edebiyat ödüllerinin başında yer alıyor. Ama Sait Faik gibi Türk edebiyatında hikâye türünün ustalarından Sabahattin Ali adına başlatılan ödüller devam ettirilemedi. Bir zamanlar edebiyat dünyasında ciddiye alınan Türk Dil Kurumu ödülleri kurum yönetimlerinin değişimiyle paralel olarak sessiz sedasız ortadan kayboldu. Yeditepe Şiir Armağanı? ise adını taşıdığı dergi ve yayıneviyle birlikte tarihi karıştı. Demek ki kurumsallaşma olmayınca adı taşınan kişiden veya seçicilerinden ve seçtiklerinden sağlanan itibar da ödüllerin sürekliliğini sağlamaya yetmiyor.
Ödüllerle ilgili önemli bir mesele de şu: Edebiyat ödüllerinin çoğunda şimdiye kadar ödüle layık görülmüş olan isimlere topluca baktığınızda edebi kriterlerden çok politik veya ideolojik tercihlerin rol oynadığını üzülerek görüyorsunuz. Zaten hâlihazırda devam etmekte olan veya yakın zamanda başlayıp sona eren ödüllerin jürilerine bakarsanız bunların çoğunun neredeyse hep aynı kişilerden oluştuğunu da hayretle göreceksiniz.
Star Gazetesi’nin başlattığı Necip Fazıl Ödülleri girişiminin amacı hem büyük şairimizin adını taşıyacak ve bugünkü edebiyat ve fikir dünyasında ihtiyaç duyulduğu aşikar olan kapsayıcı ve itibarlı bir ödül müessesesi oluşturulması hem de bu ödüllerin süreklilik gösterebilmesi için gereken kurumsal altyapı ve maddi desteğin sağlanması. Dolayısıyla Türkiye’nin sanat ve düşünce hayatını olumsuz etkileyen bahse konu problemlerin aşılması mümkün olabilecek. Bunun için hem yapıcı eleştirilere hem de destek ve teşvike ihtiyaç olduğunu söylemeye gerek yok herhalde.