STAR Gazetemizin bu yıl ikincisini tertip ettiği Necip Fazıl Kısakürek Kültür Sanat Ödülleri geçtiğimiz gün takdim edildi. Haliç Kongre Merkezi’nde salona sığmayan coşkun kalabalığın kalbi, Üstad Kısakürek için atıyordu 25 Aralık günü ve akşamı... Soğuk havaya rağmen kaşkol eldiven, erken saatlerden itibaren Haliç’e yığılan genç üniversitelileri fark edince, içimde gençlik rüzgarları depreşti benim de...
Üstad “Göklere çekilmiş bir kartal” misali vefat ettiğinde ben henüz lise birinci sınıftaydım. Onu “Şairler Sultanı” ilan etmişti edebiyat dünyası... Lakin Üstad için sadece “Şairdi” demek az gelir. O, kollarını gererek önüne çıktığı kalabalıklara seslenen bir aksiyon adamıydı aynı zamanda...
Ödül gecesi Ethem Sancak Beyefendinin müsamahasına yaslanarak “Evinize Hoşgeldiniz” dedim hem Cumhurbaşkanımıza hem de salonu hınca hınç doldurmuş gençliğe... Zira Üstad Kısakürek ait olduğumuz medeniyet evinin kutlu mimarlarındandı... Sanatı aksiyonla buluşturan milli ve yerli duruşun taşıyıcı kolonu, sütunu mesabesindeydi Kısakürek... Gerek Üstad’a gerekse Büyük Doğu’lara yol ve iz takibi olarak sahip çıkışıyla gazetemiz, kültürde yerlilik azmindedir...
Bu bağlamda Necip Fazıl Kısakürek, rasattır. Ölçektir. Kendi kendisinden topluma ve o kesretten de vahdete gelip giden ritimlerle “O’ndan geldik ve O’na dönücülerden” bilincini, tefekkürünü, sanat terbiyesini tarif eden bir lügattir Üstad. Necip Fazıl, bizim ruh ve düşünce dünyamızın sözlüğüdür.
Kur’anı Kerim’in ifadesiyle; kökü derinlerde, meyve yüklü dallarıysa göklere yükselmiş bereketli bir ağaca benzeyen “güzel söz”ü, yeşertmiş, yetiştirmiş kişidir...
Üstad Kısakürek, onuruna düşkün ve izzeti nefs sahibi bir toplumun ancak, onuruna düşkün ve izzeti nefs sahibi bir gençliğin omuzlarında yükselebileceğine gönülden inanırdı. Bu yüzden hayatını adadığı “...bir gençlik... bir gençlik... bir gençlik” vardı...
Kültür/Sanatta milli ve yerli duruşun orijininde yer alır gençlik, gaye anlamıyla da başlangıcında. Saati kuran hareketliliğin ta kendisidir gençler. Bu bağlamda, dün ile yarını bugünde ve an’da birleştiren çalışkanlığın, dinamizmin, iradenin, eylemin hikayesini mayalamıştır Üstad Kısakürek...
Yaklaşık 100 yıllık çöküş günlerimizin ardından dağılan ve özgüvenini yitirmiş coğrafyalarımızı yeniden doğrulup dirilmeye teşvik eden sesiyle Muhterem Cumhurbaşkanımız da geceye şeref verdiler. Üstad Kısakürek, çok değerli ve emsalsiz eserleriyle edebiyatımızda bir kilometre taşıdır kuşkusuz. Ama kendisinin en görkemli eseri olarak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı o gecede selamlamak da çok anlamlıydı...
Kısakürek’e has hareket ahlakında; maddeden manaya, manadan hikmete, hikmetten sırra, feyizler halinde genişleyen halkalar... Üst üste giyilmiş gömlekler hırkalar gibi sarıp sarmalar her birimizi. Hepimiz o “Bürde”nin, o “Hırka”nın içinden çıkmış çocuklarız...
***
Gazete köşelerinde kültür ve sanat odaklı yazılar kaleme alabilmek giderek zorlaşıyor. Haber almanın genişletilmiş hatta artık bir tür psikolojik muharebe taktiğine dönüşmüş haliyle medya adeta istihbarata has bir tür cengaverlik işidir. Necip Fazıl hem orijinal eserleriyle sanat kamusunun görmezden gelemeyeceği bir deha, hem de bir kalem cengaveriydi... Bu kıvamı tutturabilmekse öyle zannederim ki; çalışkanlığın ve gayretin yanı sıra, nasip işidir, yani ucu “gök”lere takılıdır bir yanıyla...
Düşünce dünyamızda, krizinde boğulduğumuz hareketsizlik ve aşamasızlık nasıl deva bulacak? Her şeyi devletten ve kurumlardan bekleyen hazırlıksız ve kımıltısız hallerimiz ne zaman bitecek? Medya için “tenkisat” vakti gelip çattığında, birinciliği kimseye kaptırmayan kültür ve sanat sayfaları, yük olarak addedilmekten ne zaman çıkacak? Bunlar önemli sorular...