“4. Necip Fazıl Ödülleri sahiplerini buldu”.
Ajanslara haber bu cümleyle dağıtıldı.
Eğer bu haberi okuduysanız, “Bir kültür-sanat ödül töreni daha yapılmış” deyip geçmiş olmalısınız.
Sıradan, rutin bir etkinlik…
Eğer böyle okuduysanız, böyle düşündüyseniz fena halde yanıldınız.
Ve eğer o gece orada değildiyseniz, çok büyük, çok önemli bir olayı ıskaladınız.
***
2014 yılında Star Gazetesi’nin başlattığı Necip Fazıl Ödülleri bu yıl 4. Kez sahiplerini buldu.
Ama öylesine ince detaylarla bezeliydi ki gece, duygulara boğulmuş gibiydik.
Sesçisine, ışıkçısına, sahneyi kuran teknik elemanına kadar herkese ilham gelmişti adeta, her bir vida ilham ile sıkılmıştı.,
“Gençlik Ruh İşidir” sloganı sanki havadaki her bir oksijen zerresine hat icra eder gibi nakşedilmişti.
Bir video gösterisi yapıldı mesela.
Her zirvede, her etkinlikte o kadar etkili ve güzel videolar yapılıyor ki, şaşıramıyoruz, duygulanamıyoruz o videolara artık.
Ama bu videonun her bir karesinde bir şehidimiz vardı. Tek tek, kare kare onları hatırlattı bize.
Şehit Necmettin öğretmenden, Şehit Polis Fethi Sekin’e, Şehit Aybüke öğretmenden şehit kaymakam Muhammed Fatih Safitürk’e, Şehit Eren Bülbül’den Şehit Ömer Halisdemir’e kadar hepsi oradaydı o gece. Alkışlar avuçları patlayıncaya kadar salonu doldurdu.
Sonra Yücel Arzen ve ekibi çıktı sahneye.
Zaman bendedir, mekan bana emanet.
Kim var diye soranlar, ben buradayım ilelebet.
Canlar canı orada, can verdik yolunda,
Kırdım zincirimi, hoşgeldin ey hürriyet.
Duysun tüm dünya, duysun şimdi.
Yeter artık diyen mazlumların sesini.
Bitsin bu esaret, bu zillet.
Haydi ayağa kalk bitsin artık bu hasret.
Surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes,
Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es!
Bir müzikal eser değil, bir isyan, bir haykırış, bir selâ idi dinlediğimiz.
Sözleri elbette Necip Fazıl’ın şiirlerinden bir kolajdı ama hem müziği, hem dizeleri günlerce evde ezber edip de öyle gelmişti sanki tüm dinleyiciler.
Başka bi’şeydi işte o gece. Bambaşka bir gece.
***
Ödül alanların her biri ayrı bir iz bıraktı birkaç cümlelik konuşmalarıyla.
Prof. Dr. Teoman Duralı, Prof. Dr. Cemalettin Latiç, N. Ahmet Özalp, Emre Ergin, Necip Tosun, Betül Nurata, Ahmet Murat.
Aralarında 70 yaşında olan da vardı, 90 doğumlu olan da.
Memleketin toprağında yetişmiş olan koca çınarlar, tazecik fidanlarla birlikte sahnedeydi.
Her daim “Kültür, sanatta geri kaldık, toparlayamayız” diyoruz ya hani dostlar.
Bu bizim öğrenilmiş çaresizliğimiz de olmamalı.
Gölgesi yetecek ustalarımız da var hala, Emre gibi Betül gibi pırıl pırıl gençlerimiz de.
Kültür-sanatta da iyileşiyoruz hızla.
Zaman mı? Elbet gerek daha.
Ama “bizden olmaz, biz beceremeyiz”cilik yok, ağlamak yok, çaresizliğe alışmak yok.
Okumaya, yazmaya, üretmeye, dinlemeye, en güzel sözleri söylemeye devam.
***
Başta İcra Kurulu Başkanı Ahmet Bayraktutar ve gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak olmak üzere, özellikle TürkMedya Kurumsal İletişim departmanını yürekten tebrik ediyorum.
“Etkinlik olsun işte” dememişlerdi. Tarihi bir geceye imza attılar.
O gece orada…
… Yüreklendik, duygulandık, yorgunduk dinlendik, uyukluyorduk uyandık. Silkelendik, kendimize geldik.
***
Hala beynimde Yücel Arzen ve ekibinin sesi yankılanıyor.
Surda bir gedik açtık, mukaddes mi mukaddes…
Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es!