Bir seyirci için ideal maç yayını nedir sorusunun cevabı artık belli. Mikrofon başında Melih Gümüşbıçak olacak yanında da yorumcu olarak Rıdvan Dilmen yer alacak. Cuma akşamı Türkiye-Çek Cumhuriyeti milli maç yayını uzun zamandır gördüğüm en iyi yayınlardan biriydi. Reji zaman zaman topu kaybetti ama Gümüşbıçak-Dilmen birlikteliği o hataların da önüne geçti. Herkes Rıdvan Dilmen Hollanda’nın ikinci yarı 3 gol atacağını nereden bildiğini konuşuyor ya, geçelim onu bir kalem. Umut’un golünden saniyeler önce Rıdvan Hoca golün geldiğini hissetti, hissettirdi. Çoğu kişi bilmez, Melih Gümüşbıçak sadece bir maç spikeri değil aynı zamanda genç milli takıma kadar çıkmış bir futbolcudur. Doğru sorularla, doğru aralarla Rıdvan Dilmen’i çok iyi konuşturdu. Maç öncesi yayından da söz etmek lazım biraz. Show Tv’de bu işlerin başında Serdar Ali Çelikler var. Yıllarca gazetelerin spor servislerini yönetti Serdar, kazandığı futbol çevresini sonuna kadar yayına yansıttı. Show Tv’de şu an için iyi olan nadir işlerden birisi oldu maç yayınları. Farklılık boşluğunu gören haber merkezi ve maç yayınları. Show Tv gelen seyircinin yarısını kanalda tutmayı başarırsa yeniden potaya giren kanallardan biri olur.
Kayıttan yorum...
Milli maç nedeniyle Akif Beki’nin CNN-Turk’te, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ı konuk ettiği programı kayda alarak seyrettim. Önce Akif Beki’ye yapılan bir algı haksızlığından söz etmem lazım.
Beki’nin programı AK Parti mensupları için de zor bir programdır, tüm sorular sorulur. Mesela İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın bu seçim kampanyası döneminde en kora kor tartışmalara girdiği program Akif Beki’nin programıdır. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ı ekranda 3. kez izledim.
Gece saat geç olduğu için yayını ilk kısık sesle seyrettim, daha önce yazdığım gibi Akdoğan Amerikalıların poker-face dediği yüzünden ne düşündüğü hiç anlaşılmayacak konuklardan değil. İstese yapabilir ama beden dilini ve mimiklerini “söylediklerimi inanarak söylüyorum” diye kullanıyor.
Ancak Yalçın Akdoğan’ın zor konuk statüsüne girdiği alanı da fark ettim Cuma gecesi. Bir meseleye birden fazla açıdan bakmak gibi bir özelliği var Akdoğan’ın, karşısına çıkanın sadece ders çalışması yeterli olmaz, siyaseti yakından takip eden, sorularla farklı boyutlara girmeyi de bilmesi gerekir. Programın en can alıcı bölümü olan Kobani ve yansımaları sabah bir kez daha seyrettim. Romantizm ya da başka sebeplerden dolayı kimsenin pek konuşmadığı uluslararası hukuk da Akdoğan’ın gündeminde, direkt silah yardımın imkansızlığı da... Seçenekleri ıskalamıyor Akdoğan ve Öcalan’ın olayların neye yol açacağını doğru okuduğunu söylerken, aslında Kandil-HDP-İmralı üçgeninde yaşanan kafa karışıklığı, fikir ayrılığı, çözüm sürecini çökertecek adımlar atmayı arzu edenleri de es geçmediğini gösteriyor. Ekrana çıkan biri en kolay nefret toplayabilir sonra sırasıyla kayıtsızlık ve sempati gelir. Ekranda en zor toplanan şey güven duygusudur. Yalçın Akdoğan 3. keredir zoru başarıyor...