CHP tarihinde türbülanslar oldu, genel başkan değişiklikleri zaten hep olaylı yaşandı. Parti içi demokrasi diye lanse etmeye çalıştıkları şey aslında lidersizlikten kaynaklı başıboşluk ve hizipçilikti. 12 Eylül döneminde kapatılması ve sonrasındaki süreçte diğer sol partilerle ilişkisine bakıldığında da CHP'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi iktidarı dönemi kadar güçlendiği başka bir dönem bana kalırsa olmadı. Siyasetteki Erdoğan etkisi seküler güçlerin karşıt blok oluşturmasına zemin yapıldı ve biliyorsunuz, Erdoğan karşıtlı uzunca bir süredir devam eden muhalif blokun tutkalı haline geldi. CHP de buradan siyasi bir güç devşirdi.
Ordudan medet uman, sivil ve askeri bürokrasinin bir kolu olarak darbe sonrası duruma vaziyet etmeye aday kadrolardan müteşekkil bir partinin siyasetsizliğini örtmek için bulduğu yeni yol oldu Erdoğan karşıtlığı. 28 Şubat döneminin "irtica hortladı" korkutmacasının 2000'lerdeki versiyonu...
Kendinde sorun aramak yerine suçu, oyunu sağ partilere veren halkta bulan, nobran, üstenci, halkın dini manevi değerlerini aşağılayan kadroların gerçek siyaset yapması zaten pek mümkün değildi.
Erdoğan etkisiyle solun çekim alanı oldu ve son 20 senede yüzde 23-27 bandında oy almayı başardı.
12 Mart Muhtırasına destek vermemesinin ve Kıbrıs Barış Harekâtı'nın sonucunda Ecevit'in aldığı yüzde 40-41 oyu saymazsak CHP, tarihindeki en başarılı dönemini yaşadı diyebiliriz. Takdir edersiniz ki tek parti dönemini 'siyasi' bir başarı olarak saymak mümkün değil.
Ama herhalde CHP hiçbir zaman bugünkü kadar ne yaptığını ve ne yapacağını bilmez bir hale düşmemişti. Yeni genel başkanın ağzının laf yapıyor olmasının genel başkanlıkta pek işe yaramadığı ortada. Herkes artık biliyor ki kendisi CHP'de en iyi ihtimalle bir "eş başkan". Hatta emanetçi.
İmamoğlu'nun parti içinde bu kadar güç kazanması içe "Para konuşur" özlü sözüyle izah ediliyor.
En basitinden Hayat belediye başkan adayının belirlenmesi sürecine bakılarak ortada kocaman bir beceriksizlik olduğu görülebilir.
6 Şubat depreminin en çok vurduğu şehirlerden Hatay'da aynı adayla devam edeceklerini açıkladıklarında herkes bir şok olmuştu. Mevcut Belediye Başkanı Lütfü Savaş depremde yerle bir olan Emek Mahallesi'nde kentsel dönüşümü engellemek için miting yapmıştı. Böyle bir ismin yeniden aday gösterilme ihtimali CHP tabanında da tepki ile karşılanınca Özgür Özel, "Lütfü savaşla konuşacağım, kazanması imkânsız" diyerek yeni bir isim arayışına girdi. Ama ne yaptılarsa 'uygun' bir isim bulamadılar. Ve son gün "Başka bir alternatif yok" diyerek Lütfü Savaş'ı yeniden aday gösterdiler. Sadece şu örnek olay bile CHP'de ciddi bir iş bilmezlik, beceriksizlik ve yönetememe sorunu olduğunu gözler önüne seriyor.
CHP'nin uzunca bir süredir takip ettiği solda güç birliği stratejisinin sağlam temeller üzerine oturtulamadığı, illegal yapıların ittifaka verdiği desteğin partiyi sosyolojik açıdan kırılgan hale getirdiği, koltuklarına çakılı vekiller ve belediye başkanlarıyla aslında ciddi anlamda yetişmiş güvenilir insan zaafı yaşadığı, İmamoğlu etkisinin partide yapısal bir dönüşümü tetiklemek üzere olduğu ve mevcut vasat içinde CHP'nin parçalanma riski taşıdığı ortada.