İslam'ın on dört asır önce getirmiş olduğu izzetli duruş ve vakarı bugünün Müslümanları olarak muhafaza edemiyoruz. Bu duruştan o kadar uzaklaştık ki inançlarımızdan ve değerlerimizden rahatlıkla tavizler verebiliyoruz.
Oysa duruşu kavi ve şahsiyetli Müslümanlar şartlar ne olursa olsun inançlarından ve duruşlarından asla taviz vermeyecektir. Tıpkı Hz. Ebubekir gibi...
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) İsra ve Miraç mucizelerinin ardından müşrikler bu olayı konuşmaya başladılar. O zamanki şartlarda atla günlerce sürebilecek bir yolculuğun bir gecede yapılabilmesi aklın alacağı bir şey değildi. Hz. Ebu Bekir'in yanına giden müşrikler, Peygamber Efendimize kayıtsız şartsız iman eden Hz. Ebu Bekir'in akıl almaz bu iddia karşısında nasıl davranacağını merak ediyorlardı. İmalı bir şekilde "Dostun Muhammed, gece Beytü'l-Makdis'e götürüldüğünü söylüyor, ne dersin?" diye soran müşrikler hiç de tahmin etmedikleri bir duruşla karşılaştılar. Hz. Ebu Bekir, "Eğer bunu o söylüyorsa doğrudur." deyince müşrikler neye uğradıklarını şaşırdılar. Bu tavrıyla "Sıddık" unvanını kazanan Hz. Ebubekir asırlardır Müslümanlara rol model olmuş, örnek bir duruş kazandırmıştır.
Hz. Ebu Bekir'in sergilediği bu vakarlı duruştan ilham alması gereken bizler, bugün o izzetten fersah fersah uzaklaşmış durumdayız. Birilerine yaranmak adına dinin temel değerlerinden kolaylıkla taviz verebiliyoruz.
Geçtiğimiz hafta CHP'li İBB'nin İnanç Masası Sorumlusu Fatma Yavuz, bir Müslümanın sergilemesi gereken vakar ve duruşa asla uygun düşmeyen bir görüntüye imza attı. Nikah töreninde -güya- İslami motifleri ve seküler yaşamı buluşturduğunu iddia eden Fatma Yavuz törende içki servisi yapılmasına öncülük etti. Üstelik bunu doğru bir şeymiş gibi anlatmaya çalıştı. Dahası meseleyi fetva boyutuna kadar götürerek cevaz vermeye bile kalkıştı.
Manzara öylesine absürt ki neresinden baksanız, neresinden tutmaya çalışsanız elinizde kalıyor. Kur'an-ı Kerim aracılığıyla kesin bir şekilde haram kılınan bir içecek hakkında bir yasaklama yokmuş gibi davranılması Müslüman duruşu, izzet ve vakarıyla asla bağdaşmaz!
Anlaşılıyor ki izzetli ve vakarlı durabilmek herkesin harcı değil.
Bir Ebubekir duruşu için Ebubekir imanı gerekiyor! İmanın oranında izzet sahibisin!
İnandığının kendini yücelttiğine ikna olmamış kimseler, içten içe yüce gördükleri kimselerin inandıklarıyla izzet kazanmaya çalışırlar.
Bunun örneklerini FETÖ mensuplarının uygulamalarında gördük. Hoşgörü adına içkili sofralarda oturmalar, evlerde içki çeşitleri bulundurmalar, içki hediyeleşmeleri ve daha neler neler...
Günahın günah, haramın haram olarak bilinip nefse yenik düşülerek işlenmesi ile günahın ve haramın "işlenebilir" olduğunun iddia edilmesi arasında dağlar kadar fark var. İlkinde bir parça şuur kırıntısı varken ikincisinde bırakın şuuru, aymazlık ve ihanet başta olmak üzere ne kadar densiz davranış varsa bir araya geliyor.
Aslında durum ortada:
İzzet imanla beraber gelir. İman eden insanın, inandığını iddia ettiğiyle şeref duymaması yahut onun aksiyle şereflenmeyi beklemesi mümkün olabilir mi? Bir kimse izhar etmiş olduğu değerlerin aksine davranışlar sergiliyorsa ya büyük itikadî problemleri vardır ya akli dengesinde sorun vardır yahut ortada azim bir zarara yönelmiş kasıt vardır.
Bulunduğu mevki ve bu absürt durumu özenle ifşa etme çabası da göz önünde bulundurulduğunda yaşanan olayda bu üç ihtimalden hangisinin geçerli olduğu anlaşılacaktır!
Bu kasıtlı aşağılama hareketinin panzehiri ise terazinin diğer kefesine daha çok izzetli duruş koymaktır.
İnanma, inandığını iyi bilme, onu savunma ve onunla şereflenme!
Bizler inandık demekle kazandık sanıyoruz!
Oysa imanın izzet kazandıracağı kimseler ancak inandıklarını canlarından aziz bilmeleridir. Efendimiz (s.a.v.) bir çocuğa öğüt verirken bunun yolunu bize de öğretmiştir: "Ey çocuk, sana birkaç söz öğreteceğim. Sen Allah'ı koru ki Allah da seni korusun, sen Allah'ı koru ki Allah'ı yanında bulasın. İstediğin zaman Allah'tan iste, yardım dilediğin zaman da Allah'tan dile..."
Unutmayalım ki bizler, biz olmanın izzetini onlar gibi olmanın suni alkışlarına tercih ettiğimiz gün ancak Allah'ın koruması altında olacağız!