İsrail Başbakanı Netanyahu ve savaş kabinesinin en şahin ismi Savunma Bakanı Galant, "Gazze'yi haritadan silene kadar durmayacağız" mesajları veriyordu. Ama İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, İsrailli esirlerin serbest bırakılmasını sağlamak için Gazze Şeridi'nde yeni bir "insani ara"ya hazır olduklarını belirtti. Bu mesajda İzzettin El Kassam Tugayı güçlerinin tankları, zırhlı araçları, İsrail askerlerini vurması etkili oluyor elbette. Ancak İsrailli rehinelerin yine İsrail askerleri tarafından katledilmesi de İsrailli yöneticileri köşeye sıkıştırdı. Bu yüzden "insani ara" açıklamasının Netanyahu'dan değil de Herzog'dan gelmesi dikkat çekici... Yani belli ki Netanyahu kuyruğu dik tutmaya çalışıyor. Ama iyice köşeye sıkıştığı da aşikâr. Herzog'un açıklamasından sonra mesaj yayınlayan Hamas, "İsrail saldırıları altında rehine takası yapmayı reddediyoruz. Ancak saldırıları durdurmak için her türlü girişime açığız. Siyonist saldırganlığa kesin olarak son verilmediği sürece müzakere olmayacak." dedi. Bakalım Netanyahu ve savaş kabinesi daha ne kadar direnebilecek? Bu yüzden merhamet yorgunluğuna düşmeden, kötülüğün sıradanlaşmasına izin vermeden mücadeleye devam.
"YILGINLIK YOK, DİRENİŞ VAR"
Siz bu satırları okurken ben inşallah Beşiktaş Meydanı'nda "GaZZete" eyleminde olacağım. Zira İsrail tarafından katledilen 90'dan fazla gazeteciye karşı hepimiz borçluyuz. Onların anısını yaşatmak için "GaZZete" adıyla özel bir sayı çıkarıldı. Bu arada Gazze'de görev yapan gazeteciler için bir fon kurulmalı diye düşünüyorum. Bugüne kadar televizyonlar, gazeteler, internet siteleri canı pahasına görüntü paylaşan o kahramanlara telif ödemedik. Belki savaş bittikten sonra Gazze'de kalan gazetecilerin yeni bir hayat kurmasına, şehit gazetecilerin yakınlarının yaralarının sarılmasına vesile olabiliriz, onlara katkı sunacak bir fon oluşturabiliriz. En azından bir parça da olsa borcumuzu ödemiş oluruz. Eminim hem bireysel olarak gazeteciler hem de kurumlar bağışta bulunacaklardır.
SAVAŞ İLAN EDİLDİ
Film gibi izliyoruz. Yuvarlak Masa müzakereleri, "ateşten gömlek giyin" çağrıları, Millet İttifakı'ndaki hançerlenme tartışmaları, muhalefetin sadece şu son altı aya sığdırdıklarından birkaç sezonluk dizi film çıkar. Üstelik "Arka Sokaklar" dizisinde olduğu gibi senaristler hiç sıkıntı da çekmez, zira sadece gazetelere yansıyanları, açıklamaları baz alsalar bile her bölüme bol bol malzeme çıkarırlar. Zira baba-oğul ilişkisinden sonra abla-kardeş ilişkisi de patladı. İmamoğlu'na sırtını yaslayanlar ne kadar büyük hata yaptığını anladı. Kılıçdaroğlu'na uygulanan reçete şimdi Akşener için uygulanıyor. Akşener, İmamoğlu'nun ismini vermedi ama net bir şekilde tarif etti...
Akşener'in yapılan hamleler için " Bu ne demek biliyor musunuz? Bir siyasi partinin iç işlerine karışmak demektir. Biz bunu 1997'de Doğru Yol Partisinde yaşadık. Dolayısıyla ben bu konuda idmanlıyım, şu an itibarıyla bir savaş ilanı olarak kabul ediyorum. Varım, buyursunlar" ifadesi tam anlamıyla bir meydan okuma. İmamoğlu ise daha düne kadar "ben bu sesleri duymuyorum, üstüme alınmıyorum" diyordu. Ama artık o da kayıtsız kalamıyor. İmamoğlu'nun "Omuz omuza mücadele ettiğimiz, aynı masayı paylaştığımız, aynı kâseden çorba içtiğimiz dostlarımızı bize karşı kışkırtıyorlar. Bir kısım dostlar oyuna geliyorlar, bazen haddini aşan cümleler kullanıyorlar" ifadesinin muhatabı doğrudan Akşener'in kendisi... Bu saatten sonra Akşener-İmamoğlu tekrar çak yapıp, Saraçhane buluşması gibi kucaklaşmalara imza atar mı? Bence çok zor. Ama siyaset bu; ne diyordu CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Siyasette hiçbir ihtimal tamamen sıfırlanmaz". İhtimalleri bilemiyoruz ama İmamoğlu'nun bundan sonraki hedefi Özel olursa kimse de buna şaşırmaz. Tabii bu arada koltuk sevdasıyla CHP'ye yanlayanların İYİ Parti seçmenini CHP için sandığa taşıyıp taşımayacağı da bir muamma... Başta da söylediğimiz gibi hep beraber ilgiyle izlemeye devam ediyoruz. Bakalım 31 Mart'ta sezon finali nasıl olacak?