Sadece "yerli-milli muhalefet ihtiyacı" karşılanmadığı için değil kendi hallerinde bile başarısız ve kısır bir döngüye hapsoldukları için de "ne olacak bu muhalefetin hâli" sorusu "memleket meselesi" haline geldi.
2010'dan bu yana muhalefeti aynı potada eriten, birbirine benzeten ve bu karışımdan Erdoğan'ı yenecek bir "alaşım" çıkmasını bekleyen odaklar için hazin bir son yaşanmakta.
Türkiye Yüzyılı hedefinde birleşen Cumhur İttifakı milletvekili seçimlerinde yüzde 49 buçuk oy toplamına ulaşırken, Millet İttifakı toplamda yüzde 35 alabildi. HDP'nin taşıyıcı olduğu ittifak da eklendiğinde ulaşılan oran yüzde 45'te kalıyor.
Cumhurbaşkanı seçimindeki mağlubiyet daha berrak.
Cumhur'un adayı Erdoğan, iktidarının 21. Yılında yüzde 52 oyla Cumhurbaşkanı seçilirken muhalefetin adayı Kılıçdaroğlu ikinci kez 2 buçuk milyon oy farkıyla başarısız oldu.
O gün bugündür Türkiye muhalefetinin hem tamamı hem ayrı ayrı her biri seçmenin gömdüğü sandıktan nasıl çıkacaklarını tartışıyor.
Henüz gün ışığı görmüş değiller.
SİYASİ OLGUNLUKTAN UZAKLAR
Seçmenin tercihine saygı, Türkiye demokrasisine övgü cümlesi duymadık kendilerinden. Kazananı tebrik etmedikleri gibi seçim öncesi yaptıkları kara çalma, şeytanlaştırma, yok sayma yanlışına aynen devam ediyorlar.
Haliyle vatandaşın kendilerine tevdi ettiği muhalefet görevini kabul ettiklerini de ifade etmediler. Bir tek Akşener seçim akşamı yasak savma kabilinden de olsa Kılıçdaroğlu'nun gösteremediği siyasi olgunluğu gösterdi.
Kemal Kılıçdaroğlu ise ısrarla devlet yönetme yetkinliğine sahip olmadığını ispat etmekle meşgul.
Neden kaybettiklerini açıklayan rasyonel bir analiz gelmiyor muhalefet kanadından.
Seçmeni suçlayan, tahkir eden, köylü-kentli, TRT izleyen-Halk TV/Sözcü TV izleyen gibi akıl ve edep dışı bir değerlendirmeyi çoğaltmakla meşguller.
Sırf şu kafa bile muhalefetin neden seçim kazanamadığını ve kazanamayacağı ispatlar nitelikte ya neyse.
CHP'NİN TEMEL HATASI
Oysa CHP'deki enkazı kimin kaldıracağı, kaldırıp kaldıramayacağı sorusundan bile mühim olan soru hangi siyasetle ayağa kalkılacağı olmalıdır.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in dünkü MKYK toplantısı sonrasında sorulan bir soru üzerine sarf ettiği "CHP'de değişim isteyenler biyografileri tartışıyor ama değişim talebi siyasi alanla ilgilidir, siyaseti seçmen belirler, partilerin sahipleri tabanlarıdır çünkü" minvalindeki sözü CHP için çıkış yolu olabilir/di.
Kendi tabanını doğru okuyamayan bir parti ne özgün ve tutarlı bir program ortaya koyabilir ne Türkiye'ye vizyon çizebilir ne de diğer muhaliflerin taşıyıcısı olabilir.
Bu açıdan da CHP, AK Parti'nin konumundan, ufkundan, çalışkanlığından fersah fersah uzak.
DAĞILAN PARTİ "İYİ" OLABİLİR Mİ?
İYİ Parti kurulduğu günden beri hiç iyi değil. Mütemadiyen dağılıyor. Son istifalarla birlikte kurucular kurulunun üçte biri partide değil artık. ANAP, DYP, MHP, DSP'den gelen isimlerin her biri feveran ederek ayrıldılar partiden. Kuruluşta çalınan/çalışılan o "merkez sağ parti mayası" tutmadı anlaşılan.
Ahat Andican, Aytuy Çıray, Ali Türkşen, İlay Aksoy, Suat Çağlayan, Hediye Akdere, Mahmut Bozkurt, Özcan Yeniçeri, Yavuz Ağıralioğlu gidenlerden bazıları.
GÖREV TAMAMLANINCA KENDİNİ İMHA MI EDECEK?
1980'lerin popüler dizisi Mission Impossible'in sık tekrar edilen meşhur muamması gibi İyi Parti de belli bir süre içinde -işlevini tamamlayınca- "kendi kendini imha edecek" sanki.
CHP-HDP ittifakını gölgeleme, değilleme görevini yerine getirmekte yetersiz kaldı ama otur-kalk zikzağına rağmen masa ittifakını ayakta tuttu sonuçta.
Lakin üzerine düşen FETÖ gölgesini silmeyi de başaramadı İYİ Parti. Partinin en önemli isimlerinden Koray Aydın'ın "Akşener'i FETÖ finanse ediyor" sözleri siyasi hafızada yankılanarak çoğalmakta.
Keza Ümit Özdağ'ın istifa ederken dile getirdiği "Akşener FETÖ'cüleri koruyor, İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu böyledir" ifşaatının üzerinden zaman geçse de durum değişmedi. Akşener'in istifa eden danışmanın gündem olan sözleri bunun en taze ispatı.
KURULTAYDAN NE ÇIKAR?
İYİ Parti bu hafta sonu kurultaya gidiyor. Seçimin hemen ardından kurultay kararının açıklanması parti içi muhalefeti daha baştan etkisizleştirdi. Akşener'e rakip çıkması ya da güçlü bir rakip çıkması beklenmiyor. Dolayısıyla hakikatli bir hesaplaşma-uzlaşma olması da beklenmemeli.
Öte yandan yeni dönemde Akşener'in nasıl bir kadro oluşturacağı, İYİ Parti'nin yol haritasını ana muhalefet liderliğine mi yoksa yedeğine mi yazacağı, CHP ile yerel seçimlerde ittifak kurup kurmayacağı belli olacaktır.
Seçim akşamından beri susan, sözünü bir manada berkiten Akşener ilk kez kurultayda konuşacak. Konuşmasında masa ittifakına, CHP'nin dört küçüklerle girdiği hesap ortaklığına, Kılıçdaroğlu'nun adını dayatmasına yönelik eleştiriler olacaktır elbette. Ama bakalım ne kadar özeleştiri olacak?
İYİ Parti'nin iddia ettiği gibi "merkez parti", hatta "muhalefetin birinci partisi" olma potansiyeli, varlığı-yokluğunun işareti biraz da o gün o konuşmada belli olacak.
DÖRT KÜÇÜKLER ÇOK KAZANÇLI
Yuvarlak masa ittifakının dört küçükleri diye adlandırılan partileri Deva Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ise seçimlerin en kazananları oldu. Her biri Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylık hırsı sayesinde hacminin ötesinde sandalyeye kavuştu. Toplamda 39 sandalye CHP'den dört küçüklere geçti. Onlar açısından iyi bir alışveriş. Gerisini CHP düşünsün.
Türkiye siyasetini ilgilendiren kısmı ise şu: Toplumda karşılığı olmayan ya da varlığı ölçülmeyen partilerin artık Mecliste yeri var.
Yasama faaliyetine katılacaklar. Ama seçmenden yetki alan CHP Grubu olarak değil hülle marifetiyle kurdukları yeni Meclis grubuyla. Kaçak kat çıkmak gibi. Bu da bir bilinmezliği, belirsizliği ve temsil karmaşasını getiriyor siyasete.
HDP'NİN SİYASETE TAŞIDIĞI YENİ SORUN
HDP'yi, HDP'nin kirli kanlı sicilini kapatmak için kılık değiştirerek seçime girdiği Yeşil Sol Partiyi başka bir yazıda değerlendirelim, şimdilik şununla yetineyim:
Türkiye muhalefeti açısından HDP'nin kapladığı alanda yeni bir durum gelişti.
PKK'nın üst kadrosu, daha doğru bir ifadeyle "terör elebaşları" HDP'nin yürüttüğü kampanyayı beğenmeyerek, yetersiz bularak doğrudan dahil oldular seçim sürecine.
Yani terör örgütünün meşru siyasi alanda kendilerini temsil etmesi için kurdurduğu ve tüm yönetim ve milletvekili listelerini belirlediği yapılar (HDP-DBP-YSP...vd.) örgütün ihtiyacını karşılamaya yetmiyor artık.
Bunu daha çok konuşacağız.