ABD askerlerinin -lokum ve çiçeklerle karşılanacağı- varsayımı ile Washington Irak’ı işgale karar vermişti. Lokum ve çiçek ikramı hiç olmadı... Aksine ABD’ye en sert direniş geldi. Bu direniş ve işgalin bedeli hâl ödeniyor. Bedel o kadar yüksek ki, Irak ve benzeri yerlerde yaşanan en temel stratejik çıkar ihlallerine bile ABD göz yumar oldu. Kırmızı Çizgiler Mor’laştı. Silahlı müdahale konusunda ABD’nin isteksizliği, yeşilbarış örgütünün silaha bakışı ile neredeyse aynı.
Süper güç olmanın en temel göstergesi -her zaman her yerde olmak- iken, ABD yönetimi -artık her yerde aynı anda olamayız- diyor. Son dönemde Obama yönetimi, -arka koltuktan liderlik yapmak- diye bir terim kullanmaya başlamıştı. Yani direksiyona oturmadan, arka koltuktan sürücüye ve diğerlerine söylenerek yönetmek... Libya’da az çok işe yaradı. Ancak bu yıl arka koltuk da kurtarmıyor. Şoför ve yolcular meğer o araçta değilmiş. Irak’ta ABD’yi dinleyen yok. Süper güç çözüm değil, mazeret üretiyor.
Irak’ta ABD ordusunun karış karış kan dökerek ilerlediği bölgeler şimdi IŞİD’in eline geçiyor. Felluce’de savaşmış bir Amerikalı asker, şimdi olanları duyunca -Odanın ortasına sandalye fırlatmak geldi içimden- diye medyaya anlatıyordu. Irak ve Afganistan’dan gelen askerlerde -Biz neden savaştık- sorusu var... ABD siyaseti de aynı soruyu sormaya başladı: Irak nasıl kaybedildi?
ABD’nin son Irak gelişmelerine tepkisi zaten ağır ve düşük kalmıştı. Yeniden Irak’ta silaha sarılmak istemeyen Başkan Obama, sanki Patagonya devlet başkanıymış gibi uzaktan ve ilgisiz konuşuyor. Silahlı müdahale ve bombardıman ihtimalini zaten düşük tutan Obama yönetiminin hesabı şu: IŞİD denen grup birkaç bin kişi. Bu grubun geniş bölgeleri uzun süre kontrol altında tutması mümkün değil. IŞİD, Irak’taki Sünniler’in desteği ile büyüyor. Sünniler ise Şii Maliki yönetiminin hatalarına ve baskısına karşı ayaklanıyor. Demek ki Maliki Başbakanlıktan ayrılırsa ve daha makul bir Şii Başbakan olursa ve de Sünniler ve Kürtler’le yeni bir mutabakata varırsa, Irak’ta siyasi denge kurulur ve Sünniler’in IŞİD’i desteklemek için gerekçesi kalmaz. O zaman da Irak yatışır.-
Kurgu belki mantıklı, ama Irak’ta en son ne zaman mantıklı birşey olmuş- diye sormak gerek. Üstelik Bağdat’ın ve Maliki hükümetinin uzaktan kumandasına sahip olan Tahran’ın tavrı burada en önemli unsur. Tahran, Şii Bağdat rejiminin devamı için her yola açık. Tahran’ın Irak’a asker yollama ve IŞİD’e karşı savaşma isteği de var.
Obama Yönetimi şimdi, İşid bizim adımıza etkisiz hale getirilsin diye İran ile -doğrudan diyalog- kuracak. Bu hafta görüşmeler başlıyor. Müzakere ya da pazarlık havası verilmesin diye de doğrudan diyalog denecek, ama masaya oturunca müzakere - pazarlık demek.
Diyalog ve müzakere faydalıdır da, Ortadoğu’da ABD ile İran’ın bir meseleye aynı açıdan baktıklarına inanmak güç. Bakıyorlar ise, bir yanlışlık vardır... ABD -Rica etsek bizim adımıza İşid ile siz savaşır mısınız ?- diyecek. Tahran da herhalde bu hizmetin karşılığını fatura edecektir. Irak zaten yıllardır İran’ın denetimine bırakılmıştı.
Bu mantık içinde ABD’nin Irak için atacağı her adım, Suriye konusunda şimdiye dek izlenen çizgiye ters. Tahran’ın Şam ve Bağdat’ta birer kankası var, şimdi onlar makbul oldu. ABD çok isterse pazarlıkla belki Maliki gider, ama Bağdat’ta Şiilerin baskın olduğu yönetim değişmez....Irak bundan sonra nasıl toparlanır, hayal etmek zor. Kürtlerin Kerkük’ü ele geçirip oldu bitti demesi, olayların bir başka boyutu. Sünniler nasıl ikna edilecek, belirsiz. Esad yönetimi hafta sonunda jetleriyle Suriye içinde Rakka’da İşid’in merkezini vurup Obama yönetimine mesaj verdi... Ve tekrar, bunlar hep kağıt üzerindeki hesaplar. Irak, Suriye değil, çünkü petrolü var. Petrolü olan yerin meraklısı bol, kaosu derin olur. Ve Ortadoğu’da kağıt üzerindeki hemen hiçbir hesabın tutmadığı da bilinir.
twitter.com/selimatalayny