Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'nün (SIPRI) Silahlanma, Silahsızlanma ve Uluslararası Güvenlik başlıklı 2017 yıllığı yayınlandı. Buna göre, 2007-2013 yıllarına oranla 2014-2016 arasında çatışma sayılarında büyük bir artış olmuş. 2016 yılındaki 49 çatışmanın sadece iki tanesi devletlerarası (Hindistan-Pakistan ve Etiyopya-Eritre) nitelikte, geri kalanların tümü iç çatışma ya da devlet dışı oyuncuların savaşları.
Devletlerin doğrudan savaşmak yerine başka oyuncular üzerinden çatıştıklarını gösteren bu olaylar, ya iktidarın ya bir toprağın ya da ikisinin birden el değiştirmesini zorlamak şeklinde yaşanıyor.
Çatışmaların yarıya yakını uluslararası nitelikte ve bunların büyük bir bölümü de DEAŞ ve benzeri örgütler ile mücadeleyi kapsıyor.
Rapora göre en fazla çatışma yaşanan yerlerin başında, Ortadoğu ve Kuzey Afrika geliyor; Asya ikinci sırada yer alıyor. Ortadoğu’da ise rekor Suriye’de, ardından Libya ve Yemen geliyor. 2016 verilerine göre Suriye’de 5 milyon kadar insan ülkesini terk etmiş, 7 milyona yakın kişi ülke içinde yerlerinden edilmiş, 500 milyona yakın kişi de hayatını kaybetmiş.
Çok savaş, çok silah
Söz konusu tablo, devletlerin halklar üzerinden klasik çıkar mücadeleleri sürdürürlerken, insanların var olma savaşlarında öldüklerini, sürüldüklerini, mahvolduklarını gösteriyor. Ancak SIPRI raporu, söz konusu savaşlardan sadece devletlerarası güç mücadelesi sürdürenlerin avantajı olduğunu göstermiyor. Artan çatışmalar, aynı zamanda çok hareketli bir silah ticaretine de neden oluyor; dolayısıyla savunma sanayi işinde olanlar da en az devletler kadar bu işten karlı çıkıyor.
2007-2011 yıllarına göre 2012-2016 arasında silah ticareti %86 oranında artmış. Bu ticaretteki en büyük pay, Ortadoğu’ya ait; bu bölgeye yapılan silah satışı %109 oranında artmış. Ortadoğu’nun en büyük silah alıcısı ise Suudi Arabistan olmuş ve bu ülke en fazla savunma harcaması yapan ülkeler sıralamasında 4. sıraya yükselmiş. Ancak Suudi Arabistan, bu harcamalarını silah yapmaya değil, silah almaya ayırmış; savunma ihtiyaçlarının %98’ini ABD ve bazı Avrupa ülkelerinden karşılamış.
Dünya silah satışında %33 oranında ilk sıra ABD’ye ait. Ardından sırasıyla %23 ile Rusya, %6,2 ile Çin, %6 ile Fransa, %5,6 ile Almanya ve %4,6 ile Birleşik Krallık geliyor. En fazla alanlar da Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Çin.
Çok silah, çok kazanç
Rapora göre, silah satışında başı çeken ülkelerin ihracatlarının yarıdan fazlası Ortadoğu’ya yapılıyor ve oranları 2014’ten beri sürekli artıyor. Savaş ve çatışmaların devam ettiği düşünülürse, bu oranların daha da artacağı öngörülebilir.
Silah, çatışma ve savaş ortamı olmadan edinilecek ve tüketilecek bir sanayi ürünü değil. Dolayısıyla bu sanayinin karlılığı, çatışma sahalarının varlığına ve hatta savaşların sürekliliğine bağlı. SIPRI’nin istatistiklerinde sadece elde edebildiği rakamları veri olarak kullandığını, pek çok silah ticaretinin şeffaf olmayan yollardan yapıldığı da düşünülürse, pastanın büyüklüğü daha net anlaşılabilir.
Ortadoğu, Asya ya da başka yerlerde çatışma ve savaş sürdüren halklar, gruplar, kesimler acaba birbirlerini öldürdükçe kimin kazandığının hesabını yapıyorlar mıdır? Mesela Suriye’de Esad’ı korumak için şeriat devleti ya da Kürt devleti kurmak için ya da iktidara gelmek veya iktidarı kaybetmemek için savaş verenler, attıkları her kurşundan silah satan devletlerin kar hanesine artı yazıldığını farkında mıdırlar?