Tam 101 gün IŞİD terör örgütünün elinde esir kalan 49 konsolosluk çalışanımız burnu kanamadan kurtarıldı. Türk hükümetinin, uluslararası arenada büyük bir başarı olarak sayılacak bir operasyonu gerçekleştirmiş olması ülkede sevinç ve gururla karşılandı.
Adeta tereyağından kıl çeker misali büyük bir titizlik ve sabır ile gerçekleştirilen bu operasyon Türkiye’nin hem uluslararası diplomasi, hem de istihbarat başarısı olarak hanesine artı olarak yazıldı. Çünkü bir tek rehine geride bırakılmadan, üstelik burunları kanamadan sağ salim kurtarılmış olmaları çok önemli bir başarı.
Peki, hükümete bu başarılı istihbarat ve diplomatik operasyondaki başarısından dolayı hakkını teslim etmek gerekmez mi?
Bu konuda olması gereken bu, ama o malum zihniyetin temsilcileri bekleneni yine yapmadı. Yine aynı tavrı sergilemeye devam etti. Felaketlerden, terörden, kandan beslenen faşist kafalar yine öküz altında buzağı aramaya başladı. Yine yapılan güzel bir şeyi kötüleme çabasına girdiler. Yine ülkenin itibarını zedeleme çabasına girdiler.
Daha düne kadar 49 konsolosluk çalışanının rehin kalmasını Türkiye’nin acziyeti ve utancı olarak nitelendirenler, bunun üzerinde politika yapanlar, onların medyadaki sözcüleri oyuncakları ellerinden alınmışçasına şaşkına döndüler. Bir taraftan şaşkın, bir taraftan da üzgün bir şekilde hükümetin aldığı bu başarıyı nasıl gölgeleyebiliriz çabasına girdiler.
Her zaman olduğu gibi yine karalama kampanyasının ilk başlangıcı Doğan medyasından verildi. Rehin alınan konsolosluk personelleri üzerinden hükümete defalarca yüklenen, haksız eleştirileri birbiri ardına sıralayan Doğan Medya Grubu, rehin alınan konsolosluk personelleri Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde teslim edilecek Erdoğan'a oy kazandırılacak, Süleyman Şah Türbesi'nden vazgeçilecek" gibi akılalmaz iddialarda bulunmuştu.
Bütün bu yalan ve iftiraların kaynağı Doğan Medya Grubu’nun gazetesi Hürriyet'in internet sitesinden skandal bir hamle geldi.
Daha olayın yaşandığı saatlerde Hürriyet’in internet sitesinde bir algı haberleri yapılarak başarıyı gölgeleme çabasına girişildi.
Eski âşıkların buluşmasını konu alan bir yaşam haberini birinci manşetinden vererek ‘Kurtarılan rehinelerden özür diliyoruz ama bu haberi birinci manşetten veriyoruz’ anonsu ile haberi verdiler. Yani bu aşk haberi bile 49 rehinenin kurtarılmasından daha önemli demeye çalışıyorlardı. Yani sevinecek gururlanacak bir şey yok Doğan Medyasına göre!
Bununla da yetinmediler kendilerine gelen ikinci talimat doğrultusunda bu seferde Cumhurbaşkanı’nın açıklaması ile Başbakan’ın açıklamalarının birbirine çelişen açıklamalar olduğunu vurgulayıp ‘hangisi doğru’ diye sorgulayarak bu operasyona gizem katma çabasına girdiler. Bu konu ile ilgili sonrasına diğer unsurların üzerine gideceği malzemeyi vererek fitili ateşlemiş oldu Doğan medyası.
Sonrasında ise bu gizemi manşetine çeken Sözcü işin içine IŞİD’i de katarak ‘hangisi doğru’ demeye devam etti. Onların hanesinde yapılan başarılı diplomatik ve istihbarat operasyonunn hiçbir önemi yok. Çünkü onarın görevi sadece AK Parti’ye, Hükümet’e ve Tayyip Erdoğan’a saldırmak.
Daha sonra hükümete efelenerek siyasi kariyer yapmaya çalışan Metin Feyzioğlu ile devam etti saldırılar.
Feyzioğlu, "Bu olayın ihmalle buraya gelmesinin sorumluları bugün çıkıp rehinelerimiz kurtarıldı diye bir gurur tablosu sergileyemez" diyerek akla ziyan bir açıklamaya imza attı.
Tüm dünya medyasında ilk sırada yer alan ve uluslararası kamuoyunun başarılı bir operasyon olarak nitelendirdiği bir olayı bu arkadaş böyle yorumluyor.
Bir hukukçu, üstelik baro başkanı bir hukukçu, siyasi hırsları ile böylesi hazımsızlık kokan, trajikomik bir açıklamaya imza atarak kendini zavallı duruma düşürmüş oldu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yine kendinden bekleneni yaparak bu başarıyı da başarı saymayarak "IŞİD’le hangi pazarlıkların yapıldığı, vatandaşlarımızın özgürlüğü karşılığında nelerin vaat edildiği henüz gizemini korumaktadır" diyerek yapılan bu başarılı operasyonu gölgeleme çabasına girişti.
Üstelik adı da Devlet olan eski bir devlet adamı ülke adına gerçekleştirilmiş uluslararası diplomatik ve istihbarat operasyonu için böylesi bir açıklama yapar mı?
Peki, adama sormazlar mı “Sen bir operasyon sonucu yakalanıp Türkiye’ye getirilen Abdullah Öcalan’ın idam edilmesini isteyen şehit ailelerini makamından kovarken, sana “hangi pazarlık sonucu böyle davranıyorsun’’ diye bir sorulsaydı ne yapardın?
Devletin diplomatik ve istihbarat operasyonları, medya önünde magazin meselesi gibi, asılsız iddialar üzerinden sorgulanır mı?
Bu devlet adamlarının yapacağı bir hamle mi?
Aynı saçma duruma maalesef CHP de düştü. Aydınlık Gazetesi ve Sözcü gazetesinde politika çıkarmaya çalışan CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM'ye verdiği soru önergesinde, rehinelerin serbest bırakılması için IŞİD'le yapılan "diplomatik pazarlığın içeriğini" sordu.
Bir pazarlık var mı, yok mu diye sormuyor.
Aydınlık ve Sözcü’nün manşetleri kendini tatmin etmiş ki pazarlığın içeriğini soruyor.
Bir yandan IŞID’a terör örgütü derken öte yanda hükümet yetkililerin açıklamalarının yerine IŞİD’in açıklamalarını manşete çeken ulusalcı medyanın hali ise tam bir komedi.
Bizim ulusalcı medyanın bu komik halini ciddiye alan CHP buradan siyaset devşirmeye çalışıyor.
CHP’den daha fazlasını beklemek aptallık olur.
Her tür karalamaya, algı operasyonuna, darbe girişimine, ekonomik krize, yabancı ülkelere devlet sırlarını peşkeş çekenlere çanak tutan bu zihniyet neredeyse rehinleri geri gönderelim diyecek haldeler.
Daha önce de defalarca bunu yaşadık.
Bu memleket de Hükümet ve Tayyip Erdoğan’ın ülke adına yaptığı iyi ne varsa kötüleyen bu zavallı zihniyet her seferinde kendini daha küçültmekten vazgeçmiyor.
Tek hedef Tayyip Erdoğan gitsin.
Tayip Erdoğan gitsin de ne olacaksa olsun
Peki, ne yapsın hükümet sizi memnun etmek için?
Ne istiyorsunuz?
Sizi mutlu etmek için rehinleri geri mi göndersinler?