Pazar günleri, 'Okuyucularla Hasbihal'e ayırdığımız bu bölüme selâmlıyarak başlayalım:
*Kütahya'dan Râziye Ekmekçi, 'Ekranlarda, kahkaha ve bilgiççe konuşmalarıyla sık sık arz-ı endâm eden bir tarihçi kişi, 'Ciddî bir Müslüman, Ayasofya'da namaz kılmaz..' diyor; Müslümanların aslî değerlerine saygısızlığıyla bilinen bir komedyen soytarıya..' Bu kişiye ne demeli?' diyerek..
-'Haydi oradan , soytarının arkadaşı..' demek lâzım..
Tekrar hatırlayalım ki, Ayasofya, Hz. Peygamber (S)' in doğumunda, Milâdi- 535 yılında, yani Hz. İsâ şeriatinin yürürlükte olduğu bir dönemde inşa olunmuştu ve o çağdaki en büyük mâbetlerden birisiydi ve 918 sene Hristiyanlar; Kutlu Fetih'ten sonra da Müslümanlar 482 yıl Ayasofya'da ibadet etti ve 1934'de müzeye çevrildi, çok önceden Papalığın da talepleri doğrultusunda.. Ve, 86 yıl susturulduktan sonra Haziran-2020'de yeniden açıldı, elhamdülillah...
Böyleyken, orada namaz kılan o yüzbinler 'ciddî Müslüman' değil de, o komedyen arkadaşı ve kendisi mi ciddî Müslümanmış; Allah aşkın?
Evet, Ayasofya, Hz. İsâ Şeriati'nin mâbedi olarak, bir Kilise idi. Ki, Kur'an, sinagogları, manastırları, kiliseleri de 'tekrim' ile anar.. Hz. İsâ'nın dini, aslî haliyle İslam diniydi aslı itibariyle.. İstanbul Müslümanlar İstanbul'u fethedince, Hristiyan halk İstanbul'u büyük çapta terk etti ve Kiliseler boş kaldı..
Belgrad'da, Atina'da ve Sofya'da diğer Balkan şehirlerinde 500 yıl kadar kalan Müslümanların yüzlerce mescitlerinden geriye kaç tane kaldı? Müslümanlar ise, bu mâbetlerin harap olmaması için, yapılış gayelerine uygun olarak yine mâbet olarak korudular..
Meselenin aslı bundan ibarettir.. Yoksa, Müslümanlar kendi mâbetlerini yapamıyor değiller.. Sadece İstanbul bile bunu doğrulamaya yeter..
Ayasofya asıl yapılış hedefinden uzaklaştırılıp, 86 yıl müze olarak kullanıldıktan sonra yine , Allah'a ibadet olunan bir mâbede dönüştürülünce bundan rahatsız olan bazı Avrupa odaklarına Yunanistan Yüksek mahkemesinin yargıçlarından Fotopulos isimli bir papaz, 'Ayasofya'yı üryan turistler ziyaret ederken rahatsız olmuyorken, Türkiye Başkanı Erdoğan gidin, ilahî huzurda diz çöküp Kur'an okuyunca mı rahatsız oluyorsunuz?' demişti.. (Bu vesileyle belirteyim, fetihten sonra Câmie çevrilen ve 1940'larda, tıpkı Ayasofya gibi müze yapılan Edirnekapı'daki Kariye Câmii'nin de restorasyonu tamamlanıp, yarın, 6 Mayıs 2024 günü Başkan Erdoğan'ın da hazır bulunacağı bir merasimle ibadete açılacağı bildiriliyor..)
*Avusturya –Linz'den Muammer Yaşaroğlu ise diyor ki: 'Siz 3 Mayıs tarihli yazınızda, bir Yahudi okulunda çocuklara sorulan sualleri aynen tekrarlamaktan kaçındınız.. Bu hassasiyetinize saygı duyarım.. Evet, insanlar başka dinlerden olanlara durup dururken düşman olmasınlar.. Çünkü bizim dinimiz başkalarına zorla inanç dayatılmasını kabul etmez..
Ama, başkaları ilkokul çağındaki çocuklara bile biz Müslümanlara nasıl bir hınç ve düşmanlık ve nefret pompalıyorlar, bundan da haberdar olmalıyız.. Sizin vermekten kaçındığınız, o çocuklara sorulanları ve cevaplar şöyle; -tabiatiyle, Araplar diye isimlendirmeden maksat, Müslümanlar..-
-Çocuklar, Jerusalem /Yeruşalim' (Kudüs) denince aklınıza ne geliyor?
*Kutsal topraklar, kutsal mâbedimiz /tapınağımız...
-Birkaç sene içinde tapınağımızın yeniden inşa olunacağını kimler ümit ediyor?
(Bütün çocuklar el kaldırıyor..)
-Yapılacak olan o tapınağın yerinde şimdi ne var?
*Mescid-i Aqsâ..
-Oraya ne olacak?
*Çökecek, patlayıp kaybolacak..
-Geçen sene aranızda kimler Arap bir çocukla tanıştı?
(Birkaç öğrenci el kaldırıyor..)
-Nerede tanıştınız onunla..
*Tapınağın orada..
-Onunla konuştunuz mu?
*Hayır, beni itti ve gitti..
-Arap çocuklarla karşılaştığınızda neler hissediyorsun?
*Öfke.. Onları öldürmek istiyorum..
-Aranızda seküler /laik bir Yahudi çocukla karşılaştığında neler hissediyorsun?
*Onun için üzülüyorum..
-Neden üzülüyorsun?
*Doğru yolda ilerlemediği için..
-Gelecek 10 yıl içinde Yeruşalim'i (Kudüs'ü) nasıl göreceksiniz?
*Herkes dindar bir Yahudi olacak..
-Araplar ne olacak o zaman?
*O zaman Mesih burada olacak.. O zaman büyük bir savaş sonunda Arapların çoğu ölecek ve geride kalanlar da köle olacaklar..
-Aferin çocuklar! Bütün bilgilere sahipsiniz.. Eğitiminize böyle devam edin!'
Evet, körpe dimağlara, 'siyonizm putu'nun gölgesinde, bu duygu ve düşünceler şırınga ediliyor.
**
*Ankara'dan Mehmed Soğancı; 'Sonunda, Türkiye, siyonist İsrail'le 9 milyar dolarlık ticaret kapısını kapatmış bulunuyor. Bu kararın alınması için mahallî seçimler öncesinde çırpınanlar şimdi bu büyük meblağı karşılayabilecekler mi?' diyor.
-- Bu okuyucumuza hemen belirtelim ki, halk deyimiyle söyleyelim; 'Kavgada yumruk sayılmaz..' , kâr zarar hesaplanmaz. Gazze'de sergilenen o barbarlık karşısında, bu kadarca bir diplomatik karar alınabilmiştir; bunun elbette bir takım sonuçları olur.. Ancak, bu noktada düşünülmesi gereken asıl nokta, Siyonist İsrail çetesinin tahakkümü altında 75 yıldır yaşamakta olan 4 – 5 milyon civarında Filistin Müslümanları da var.. Türkiye'den oraya giden mallar , İsrail üzerinden gidebiliyordu; başka bir kanal yok fiilen.. Siyonist rejimi ve halkı Türkiye mallarına boykot uyguluyordu, bizim burada yapılmaya çalışıldığından daha fazlasıyla.. Ama, Müslüman halk ise, Türkiye mallarını alıyorlardı.. Şimdi o yol kapanınca, Filistin'deki o milyonlarca Müslüman ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak?
*Diyarbekir'den Tâhir Karacadağlı ve İskenderun'dan Kemal Hocaoğlu isimli okuyucular başka bir konuya değinmişler; 'Bir takım makamlarda bulunanların lüks ve konfor düşkünlükleri dillere pelesenk oldu bugünlerde..' diyorlar.
--Doğrudur, her zaman ve hele de halk kitleleri ekonomik sıkıntılar yüzünden burnundan solurken.. Bu gibi görüntülerden daha bir sakınılmalı.. Bu, sadece emirler vererek de düzeltilemeyebilir.. Herkes kendi içindeki o nefsanî arzularını, frenlemeyi öğrenmeli, başkalarından faziletli davranış beklemek yerine..
Elbette, bunu bazıları itibarlı olmanın şartı sayabilir.. Halbuki bu gibi anlayışlar en itibarlıların itibarına darbe indirebilir..
*