Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduğundan bu yana iğne ile fitne kuyusu kazanlara unutamayacakları bir cevap verdi! “Şu bir gerçek ki ben bağımsız şekilde siyasete girmiş ve Cumhurbaşkanı olmuş bir insan değilim. Dolayısıyla muhakkak bunu arkadaşlarımızla konuşacağız, tartışacağız ve neticede hep birlikte karara varacağız, bunu da kendi aramızda halledeceğiz” dedi.
Bence Sayın Cumhurbaşkanı’nın geçen gün Kütahya’da verdiği mesajın ana fikri bu cümledeydi. 2002’de çıkılan yolun bir kişisel ikbal arayışı olmadığının, Türkiye’nin demokratikleştirilmesi, insan hakları ve refah seviyesinin yükseltilmesi ve Cumhuriyet’i bir dışlanma tecrübesi olarak yaşayan kesimleri barıştırmanın yolu olduğunun ifadesiydi.
Gül bunu ikrar etti.
Kanımca defaatle söylediği bir cümleydi bu, ama anlamayanlar, anlamamakta ısrar edenler ve bu yola taş koymanın tek yolunun Gül ve Erdoğan arasına nifak sokmak olduğunu düşünenler için bir daha şeddeli olarak söyledi.
Sayın Gül kendi adı üzerinden yapılan spekülasyonları boşa çıkardı.
Bu süreçte Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı makamlarının mahiyet farkı hep göz ardı edildi. Gül ve Erdoğan’ın gerek oturdukları koltuklar gerekse kişiliklerinden kaynaklanan üslup ve yaklaşım farkı, AK Parti’yi bölecek ve siyasi hizip çıkaracak fitne sebebi olarak görüldü.
2007’den beri nifak tohumları ekmeye çalışanlar, Cumhurbaşkanı Gül’ün son sözlerini kurdukları fitne cümlelerinin altına delil olarak yazdı.
Fitneyi boşa çıkardı
Pek tabii Cumhurbaşkanı Gül’ün de kendi adına kabul etmeyeceği şeyler olabilir. Bunu fitne senaryolarına malzeme kılmak, kendi sığ ajandasına kapanıp kalmakla ve 12 yıl önce bu yola çıkanların dava arkadaşlığını küçümsemekle alakalı.
Bu arkadaşlığı ve kader birliğini anlamayanların Cumhurbaşkanı’nın kulağına bir şeyler fısıldamaları her şeyden önce Gül’e ihanettir.
Kanımca Cumhurbaşkanı Gül, bir sistem değişikliği olmadan, bunun adı konulmadan siyaset kulvarına girmektense yapacakları istişare neticesine bağlı olarak yine Cumhurbaşkanı adayı olabilirim diyor. Hepsi bu!
Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olmadığı bir durumda AK Parti için zaten akla gelecek ilk isim Gül değil mi?
Ve bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda Gül için çalışacak olan yine AK Parti değil mi?
Gül, Başbakan Erdoğan’ın aday olması halinde “kendi adıma bir siyaset planım yok” diyor.
Bu ne “ben yokum”, ne de “ayrı bir baş olacağım” demektir.
Doğrusu Gül’ün Cumhurbaşkanlığı makamından sonra siyasetin hırpalayıcı atmosferine girmek istememesi olarak da okunabilir bu sözler.
Hadi öyle değil de “Erdoğan’ın tarif ettiği bir Cumhurbaşkanlığı makamı altında başbakanlık yapmayı düşünmüyorum” demiş olsun.
Ne var bunda?
Bunu beyan etmeyi Gül’e çok görmek ya da “ben yokum” resti olarak okumak son derece yanlış.
Sonuç olarak Gül gelecekteki senaryolarla ilgili olarak partiden bağımsız hareket etmeyeceğini söylemiştir.
“Siyaset planım yok” sözleri üzerine küstü mü küsmedi mi, rest çekti mi çekmedi mi falları açmak, fitne hayalleri kurmak boşunadır.
Ayrıca üç dönemini tamamlamış pek çok isim için geçerli olduğu gibi Gül de siyasetten kopma lüksüne sahip değil. O bıraksa da siyaset onu bırakmaz.
Hem ne demek siyaset planım yok!
Daha taşınacak çok su, alınacak çok yol var...
Yüzde 45.5’lik seçim sonucuna rağmen Erdoğan hala partisine gidip temayül yoklaması yapıyorsa, herkesimin takdirini kazanmış bir Cumhurbaşkanı olarak Gül kişisel ikbalim demiyor, ne için yola koyulduklarını unutmuyorsa; muhalefetin de fitneye değil siyasete bel bağlaması gerekir.
AK Parti, Erdoğan gibi çok güçlü bir lider profilinin yanında havada karada hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı adayı olabilecek çok sayıda isim barındırıyor.
Muhalefete yakışan da kendi adayını çıkarmasıdır.