Ne zaman kalkıp Kılıçdaroğlu Kemal Bey'e ABD ya da Biden'le ilgili bir soru sorsanız, o saat, dudakların köşesinde bir gülüşün üvey kardeşi belirir. Hiç bir zaman ne yapacağını kestiremediği o yelken elleri havada üç beş dolanır, ağzı açılır kapanır ama bir tek kelime duyamazsınız.
Neden?
Çünkü ne diyeceğini ya da ne demesi gerektiğini bir türlü kestiremez.
Neden?
Çünkü iktidar yolunun milletten değil Beyaz Saray'ın önünden geçtiğini düşünmektedir. Her şeyden önce ona bu milletin oy vermeyeceğini kestirmiştir. Akım derken tokum diyen, hiç bir konuda, ulusal ya da uluslararası, fikri olmayan... Olmadığı gibi, olanları da susturan bir garip adamdır Kemal Beyim.
Yakınları onun ikinci Bülent Ecevit olduğunu söylerlerse de rahmetli Bülent Bey'le aynı ligde bile değildir. Ecevit muhalefette pırıl pırıl parlayan bir yıldız ama iktidarda, ne yazık ki, bir felaketti. Bu teşhisi koyansa rahmetli Turhan Güneş'tir.
Seçim gezilerinin birinde rahmetli Turhan Beyle, yapılmakta olan bir inşaatın ikinci katında oturmuş, rahmetli Ecevit'i dinliyorduk:
"Ne güzel konuşuyor değil mi?" diye sordu bir süre sonra bana Turhan Hoca.
"Evet hocam."
"Ne yazık ki hepsi bu! İş eyleme geldi Bülent Bey'imi ara ki bulasın! Gün gelir iktidara gelirse, yandı gülüm keten helva!"
Nitekim hocanın dedikleri oldu. Güneş Motel olayı diye siyasi tarihimize geçen bir dizi tezgah sonucu hükümeti kurdu. Ardından kuyruklar, yokluklar, yoksulluklar birbirini kovaladı!
Ancak Bülent Beyin müthiş bir karizması vardı; dinleyeni o saat büyülerdi. Ona "Büyük Kurtarıcımız... İkinci Atatürk" bile diyenler çıkmıştı. Ancak giderken arkasına bir teneke bağlamadıkları kaldı. Bu kadarını da haketmemişti doğrusu.
Kemal Bey hiç bir zaman iktidar olamayacağı için böyle bir son onu beklemiyor. O Türk siyasi tarihine, "Yahu bu adam nasıl cHP'ye Genel B aşkan oldu? B ileniniz var mı?" sorularını ardında bırakarak siyasi tarihimize bir dip not olarak geçecektir...