Almanya, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın yaptığı değerli Euro’ya müdahale edelim çağrısına ‘döviz kurlarını piyasa belirler’ diye yanıt verdi. Burada hangi piyasa diye sormayacağım, sadece bu ‘anlamlı’ yanıtın Almanya’nın bütün bu kriz sürecindeki temel politikasını açığa çıkardığını söyleyeceğim. Alman hükümet sözcüsü Steffen Seibert, bu konuda şöyle söylüyor: ‘Döviz kuru politikası rekabeti artırmak için uygun bir araç değildir.’ Herhalde rekabet, piyasa gibi konularda dünyanın ders alacağı en son yer Almanya’dır. Ama hayat bize bunu da gösterdi. Tabii bir de bizde de, dünyada da bu haberi yazan arkadaşlar şöyle cümleler kurdular; ‘Fransa, Almanya’nın piyasa merkezli yaklaşımından uzaklaşarak, Euro’ya müdahale edilmesi gerektiğini söyledi. ‘Lütfen, bunu yapmayın işte, Rusya ile el altından Gazprom üzerinden anlaşıp küçük Avrupa ülkelerine yüksek fiyattan doğalgaz kakalamak mı piyasa merkezli yaklaşım, Alman Merkez Bankası’nın (Bundesbank) Avrupa Merkez Bankası’nın para politikasını kapalı kapılar arkasında sabote etmesi mi piyasa merkezli yaklaşım, elinin altındaki medya ve bankalar aracılığı ile yalan-yanlış raporlar hazırlayıp manipülasyon yapmak mı piyasa merkezli yaklaşım. Daha sayarım ama yer sınırlı, Almanya’nın piyasanın doğru işlemesini bütün kapitalizm tarihi boyunca nasıl engellediğine dair binlerce örnek var. Kaldı ki Euro’nun bu kadar yukarıda olması zaten piyasa dışı bir durum. Euro, AB parası, peki soruyorum ortada bir AB var mı? Yani mali bütünlüğü bırakın, mali bütünlüğü sağlamaya dönük bir adım bile var mı; peki mali bütünlüğün ilk adımı sayılacak ortak tahvil ihracını başından beri kim önlüyor; Almanya. AB’nin yalnız ‘acayip’ bir parasal birlik olarak kalmaması mali ve siyasi birliğin oluşturulmasına bağlı, zaten bu olmazsa AB bu haliyle bitecek tabii Euro da. Sonuçta ortada bir kalpazanlık var ve bunun baş sorumlusu Almanya. Ve hâlâ bu Almanya, Euro’nun yüksekte durmasına göz yumarak Güney Avrupa ülkelerinin nefes bile almasını engelliyor. Nedeni çok açıktır; Berlin merkezli yeni bir post-Nazi imparatorluğu kurmak.
Tam burada duralım ve burayla bağlantılı ikinci önemli gelişmeye geçelim; biliyorsunuz Rus İzvestiya gazetesi Gazprom’un fiyatlarını deşifre etti. Bu danışıklı dövüş yani Gazprom, Avrupa’da Socar gibi rakiplerin ve alternatif enerji hatlarının gelmekte olduğunu görünce yeni bir fiyat konsolidasyonuna gitmek istedi ve kendisini deşifre etti. Ama bu, tam anlamıyla ‘mert kıptinin şecaat arz ederken sirkatin söylemesi’ durumu. Yani hırsızın mert olanı kendini böyle över. Şimdi listeye bakalım; Rusya bize 406.7 dolardan sattığı bin metreküp gazı, Britanya’ya 313 dolara, Polonya’ya 525, Makedonya’ya 564, Bosna-Hersek’e 515.2, Ç ek Cumhuriyeti’ne 503 dolardan satıyor. Burada bir noktaya dikkatinizi çekerim; pahalı gaz alan tüm ülkelerin ortak özelliği eski Doğu Bloğu ülkeleri olması ve aynı zamanda bu ülkeleri Almanya’nın 4. Reich hegemonyası kapsamında değerlendirmesi. Faşist Nazi Almanya’sı biliyorsunuz 2. Dünya Savaşı’nı Polonya’yı işgal ederek başlattı. Yine Yugoslavya’nın parçalanması ve iç savaşla bölünmesi sürecinde Almanya’nın ve oligark Rusya’nın ortaklığı vardır. Bizim ayağa yeni kalkmaya çalışan Bosna Hersek’i Almanya ve Rusya ilk önce doğalgazla boğacaklar sonra pazarını ve kaynaklarını ele geçirecekler. Evet, bu kadar basittir bu hesap. Bunun Nazi dönemindeki gaz odalarından ne farkı var? Gazprom, bugün Alman ve Rus ortaklığının enerjideki adıdır.
Enerji safları belirginleştiriyor
Şimdi yine burada duralım ve burayla bağlantılı diğer haberimize geçelim. Başbakan Erdoğan, tam da Rusya’dan pahalı gaz alan Doğu Avrupa’nın göbeğinde, Azeri gazını doğrudan Anadolu üzerinden Avrupa içlerine götürecek TANAP projesinin başlayacağını duyurdu. Türkiye, TANAP üzerinden yıllık ekstra 6 milyar metreküp gaz ile birlikte gelecekte Rusya ve İran gazına bağımlı olmaktan kurtulacak. İran, Türkiye’ye bin metreküpüne 585 dolar talep ederek gaz satıyor. Bin metreküplük doğalgazın uluslararası piyasadaki değeri ise 400 dolar civarında. Rusya’dan da son indirimle 400 dolara gaz tedarik eden Türkiye’nin ekonomik olarak en uygun aldığı gaz 330 dolarla Azerbaycan gazı olacak ama bu fiyat Doğu Avrupa için de rehber olacak. O zaman Almanya ve ortağı Rusya’ya gerçek piyasanın bu oluğunu söyleyeyim.
Ama daha bitmedi bu zinciri tamamlayacak bir haber daha var; K. Irak Kürt Yönetimi Enerji Bakanı Horami, Türkiye’ye petrol ihracı için merkezi yönetimden izin almak zorunda olmadıklarını ve günlük ihracatı 1 milyon varile yükseltmek hedefinde olduklarını söyledi.
Bütün bu haberler sonucunda şunu söyleyebiliriz: Enerji safları belirginleştiriyor. Bir yanda eski hegemon eşitsiz ilişkilerden bağımsızlaşıp kendi zenginliklerini değerlendirmek isteyen Azerbaycan gibi ülkeler ve K. Irak Kürt Yönetimi gibi yeni oluşumlar öte yanda yeni bir Avrupa’da kalkınma ve demokrasi yolu arayan Balkan coğrafyası var, diğer yanda demokrasiyi ve barışı arayan Ortadoğu ve ötesi... Ama bütün bu coğrafya, enerjide, beşeri sermayede, siyasi istikrarda (demokraside) merkez olacak Türkiye’ye bakıyor.