ABD’nin dış güvenlik stratejisinin bir devamı olarak NATO stratejisine dönüşmüş olan Füze Kalkanı projesi, 2002’den günümüze kadar farklılaşarak da olsa güvenlik konularının merkezindeki yerini koruyor.
2002’de, özellikle İran’ın anti-balistik füze denemeleri ve nükleer çalışmaları gerekçe gösterilmiş, “haydut devletler” örnekleri verilmiş ve bilinmez ellere geçebilecek kitle imha silahları tehdit olarak tanımlanmıştı. NATO ülkelerini İran, Kuzey Kore ya da iç savaş yaşanan Ortadoğu ülkelerinden gelebilecek füze saldırılarından korumak için de bir Füze Kalkanı sistemi kurulmasına karar verilmişti.
2010’a kadar Füze Kalkanı sisteminin nasıl kurulacağı ve kapsama alanı, diğer bir ifadeyle menzili tartışılmıştı. Bu çerçevede ABD’nin önerisi öngörülen tüm üye devletlere eş zamanlı olarak füze savunma sistemlerinin yerleştirilmesi, bunların da menzillerinin Türkiye’yi kapsamayacak kilometrelerde olmasıydı. ABD’nin bu çerçevedeki yaklaşımı Türkiye’yi koruma altına alıp almamakla ilgili değil, Türkiye’yi kapsayacak menzildeki sistemin Rusya’yı da içine alacak olmasıyla ilgili idi. O dönemde ABD, Rusya’yı, tabir yerindeyse huylandırmak istememişti.
Tehdit ne?
2010’a gelindiğinde NATO’nun Rusya ile ilgili tutumunda değişiklikler başlamış ve NATO Lizbon Zirvesi sonrasında Füze Savunma sisteminin kapsama alanı ve uygulamasında değişiklik kararı alınmıştı. ABD’nin yeni başkanı Obama, sistemin kademeli kurulmasını, Türkiye’nin de koruma altına girmesini sağlayacak bir yapıya dönüşmesini sağlamıştı. Bununla birlikte, sistemin öncelikle Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne kurulması kararında bir değişiklik olmamış, ardından Baltık Ülkeleri, Romanya ve Bulgaristan ile Portekiz ve İspanya gelmişti.
Füze kalkanı sistemi, radar ve füze bataryalarından oluşan, 4.000-5.000 km. çaplı bir sahada, havadan savunma sağlayan bir sistem. Sistem çerçevesinde hali hazırda Polonya, Romanya, İspanya ve Türkiye’de (Malatya) kalıcı üsler bulunuyor; yani Baltık Ülkelerinde yok. Ayrıca ABD’nin Aegis füze savunma sistemi de Akdeniz’deki ABD donanmasında (6. filo) sürekli dolanım halinde. Bu arada belirtelim, Homeros’a göre Aegis etrafı yılanlarla çevrilmiş göğüs kalkanı demek.
Amaç ne?
Aegis, Lockheed Martin firması tarafından üretilen ve ABD tarafından kullanılan bir sistem olarak kullanılmakla birlikte, aynı zamanda Avrupa füze savunma sisteminin bir parçası. Dolayısıyla füze savunma sistemi konusunda NATO bünyesinde alınacak kararlarda ABD’nin ne denli ağırlığı olduğunu anlamak zor değil.
Tüm bu süreç, esasen füze sisteminin NATO ülkelerini Ortadoğu’daki ülkelerden, terör kuruluşlarından ya da Kuzey Kore’den korumak için geliştirildiğine dair epeyce kuşku uyandırıyor. Pakistan’da yönetim “kötü ellere” geçip de İspanya’yı mı vuracak, emin olmak kolay değil.
Ancak ABD, NATO’nun da onayı ile Romanya’daki Füze sistemine ait üssü aktive edince, soruları daha açık sorma ihtimali ortaya çıkıyor. Romanya’da aktive olan üs, Rusya’nın doğrudan NATO hedefi olduğu anlamına gelir. Bu, NATO’nun Rusya’ya saldıracağını değil, Rusya’nın Avrupa’ya baskı yapacağını ima eder. Diğer bir ifadeyle Füze savunma sistemi, Rusya tehdidine karşı önlem almak gerektiğine dair bir ortam yaratır.
Bu hava, gerçekle ne derece uyumlu emin olmak kolay değil. Kırım ve Suriye müdahalelerinden sonra Rusya’dan şüphelenmeye uygun bir ortam var. Ancak Füze sistemi, gerçekten Rusya’yı durdurmak için mi, yoksa NATO’nun Avrupalı müttefiklerini ABD’ye daha fazla bağlamak için mi, işte açık olmayan burası.