Türkiye gerçekten tuhaf bir ülke. Kısa süre önce BDP saflarında veya desteğinde Meclis’e gelmiş milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması yüksek perdeden tartışılıyordu; ‘bağımsız’ sıfatını taşısa bile Şerafettin Elçi de BDP desteğiyle Meclis’e gelmişti, ama devlet adına düzenlenen cenaze törenine devletin üst düzeyi katıldı.
Gözlerim fotoğraflarda ailesinin bazı fertlerini görmedi; buna karşılık MHP dışındaki bütün partiler tam kadro törendeydiler. Gösterilen ilgi şaşırtmış olmalı ki, MHP yöneticileri, katılmamalarına kişisel gerekçeler göstermişler...
Dokunulmazlıkların kaldırılmasını istediği bilinen Başbakan Tayyip Erdoğan tedavisi sırasında arayıp hatrını sormuş Şerafettin Bey’in; yüz yüze görüşmek üzere randevulaşmışlar da...
Kürt siyasiler içerisinde en cesur ve en akıllılardan biriydi Şerafettin Bey; içinde yaşadığı ülkeyi ve insanlarını seviyordu. Kürtler için ne iyilik istiyorsa Türkler için de aynısını istiyordu. Gönlünün razı olmadığı, çok taraflı yanlışlar yüzünden Türkiye’nin yaşanmaz hale gelmesiydi. Akan kana karşıydı. Ömrünün son gününe kadar siyaset alanı içinden konuştu, demokrasiyi önemsedi ve barışçı çözümden yana görüşler üretti...
Dinlenmeye değer görüşlerine itibar etmek yerine, hapse atıldı, partisi kapatıldı...
Herkes kişisel özellikleri üzerinde duruyor. Ben biraz farklı bir iş yapayım istedim ve rahmetlinin onbinlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açan terörün azdığı bir dönemde kurduğu partisinin programında yer alan görüşlerini aktarmayı düşündüm. 1997 yılında kurulan Demokratik Kitle Partisi’nin (DEKAP), Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edildiği 1999 yılı başlarında, Anayasa Mahkemesi tarafından, bu görüşler yüzünden kapatıldığını da hatırlatırım.
DEKAP Programı’nda bakın neler yazılı: “Kürt Sorunu’nun şiddete dayanarak çözümü ya da bastırılması olanaksızdır. Bu, hem Kürtlere hem de Türk halkına büyük acılar vermekte, ülke kaynaklarının heder olmasına yol açmakta ve ekonomik, toplumsal gelişmeyi önlemektedir. Artık, bu sorunun çözümü için bekleyecek zaman yoktur.
Besbellidir ki, bu durum, Türkiye için bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu zorunluluktan dolayıdır ki; Partimiz, Türkiye’nin esenliği için, Kürt Sorunu’nun barışçı demokratik çözümünü, acil hedef olarak önüne koymaktadır.
Bunun da yolu, insan haklarına dayalı demokratik çözüm kanalları oluşturmaktan ve sorunun çözümünün önündeki engelleri kaldırabilecek ilkeli bir demokratik uzlaşmadan geçer.”
“Ne yapılmalı?” sorusunun cevabı şöyle veriliyor: “Sorunun barışçı çözümü yolunun açılması için, öncelikle devletin, sorunu şiddetle bastırma politikasının terkedilmesi, Kürt Sorunu’nun çözümüne ilişkin görüşlerin serbestçe dile getirilebileceği özgür bir tartışma ortamının sağlanması gerekir.”
Vatandaşlar arasında eşitliği öngörmeyen ve sağlayamayan yasal ve hukuksal düzenlemelerin ‘Kürt sorunu’nun çıkış nedeni olduğu tespitiyle birlikte, parti programında, şu tavsiyede bulunuluyor: “Yasalar ve iç hukuk normları, Türkiye’de yaşayan herkesin ve tüm Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının haklarını korumalı, eşitlik ilkesine aykırı olmamalı, adalet duygusunu zedelememeli, adaleti ve hakkaniyeti tesis edebilecek nitelikte ve demokratik olmalıdır.”
“Meselâ neler yapılmalı?” sorusuna cevap olarak sayılanlar şunlar: Kişi isimleri üzerindeki kısıtlamaların iptali... Değiştirilmiş köy, mezra ve yer isimlerinin iadesi... Dinsel ve kültürel örgütlenme haklarının önündeki, eşitlik ilkesine aykırı, demokratik hukuk devleti normlarıyla bağdaşmayan engellerin kaldırılarak dinsel ve kültürel örgütlenmenin önünün açılması... Eğitim alanında uluslararası hukuk ve sözleşme hükümlerinin uygulamaya konulması... İdari sistemin adem-i merkezileştirilmesine yönelik reformların gerçekleştirilmesi...”
Ezcümle, büyük çoğunluğu son birkaç yıl içerisinde hayata geçirilmiş, demokratik bir ülkede esasen benimsenmesi gereken uygulamalar...
Partisini kapatmak yerine, Şerafettin Elçi’nin vaktiyle AP ve CHP içinde yer aldığı için yakından tanıdığı Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit’e de anlattığı bu görüşlerine 1990’lı yıllarda kulak verilseydi bugün her şey farklı olabilirdi.
Allah rahmet eylesin.