ABD Başkanı Donald Trump’ın danışmanı ve damadı Jared Kushner ile Masrur Barzani’nin görüşmesinde kararı verilen Kuzey Irak referandumunun üzerinden bir ayı aşkın bir süre geçti. Bu kısa zaman dilimine sığan gelişmeler bölgenin geleceğini derinden etkileyecek cinsten.
Peşmerge’nin DEAŞ’la mücadele adı altında ele geçirdiği Kerkük artık Bağdat’ın kontrolünde. Kuzey Irak’ı komşu ülkelere bağlayan sınır kapıları Bağdat’a devrediliyor. Son olarak Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani istifa etti.
Önce bir parantez açalım. Tüm bunlar olurken Ankara’yı masanın dışında kalmakla eleştirenler oldu. Oysa bu yaşananların hepsi Ankara’nın da parçası olduğu üçlü mekanizma tarafından başından sonuna planlanmış, tüm aşamaları hesaplanmış bir stratejinin ürünüydü. Nitekim 2 Ekim’de Daily Sabah’ta, 5 Ekim’de de bu köşede üç aşamalı stratejinin anahatlarını yazmıştım.
Bu stratejiye son şekli 21 Eylül’de New York’ta Türk, İran ve Irak Dışişleri Bakanlarının toplantısında verildi. Hatta bir Türk yetkilinin referandum öncesi Mesut Barzani’yle bir araya geldiğini, tüm bu aşamaları kendisine anlattığını, “Her şeyini kaybedersin” uyarısında bulunduğunu, Mesut Barzani’nin ise “Peşmerge size izin vermez” dediğini de biliyorum.
Mesut Barzani Türkiye’nin telkinlerinden çok İsrail’le sıkı fıkı ilişkileriyle bilinen Kushner’in teşviklerini dinlediği için bu noktadayız. Şimdi bundan sonrası önem kazanıyor. Barzani’nin istifasından sonra nasıl bir Kuzey Irak’ın ortaya çıkacağı Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Diğer bir deyişle Ankara’nın nasıl bir Kuzey Irak istediği sorusu üzerinde durulmayı hak ediyor.
Ankara’nın perspektifine ilişkin ipuçları taşıyan üç gelişme var. Birincisi Barzani’nin istifasına ilişkindi. Bu memnuniyetle karşılandı. Yapılan ilk yorum “Normalleşme için atılan önemli bir adım” şeklinde oldu. Beyaz yakalı yeğen Neçirvan Barzani’nin IKYB’nin başkanı olacağı, Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek için çabalayacağı beklentisi doğdu.
Ayrıca IKYB’nin istifanın ardından Ankara’nın tutum değiştireceğini umduğunu da biliyoruz. Ancak bekledikleri gibi olmadı. Ankara IKYB’nin referandum sonuçlarını dondurma kararını kabul etmedi. “Bu yetmez, referandum tamamen iptal edilsin” dedi. Aynı zamanda istifaya rağmen İbrahim Halil Sınır Kapısı’nın Bağdat’a devri ısrarından vazgeçmedi. Bundan sonra ilişkileri Bağdat üzerinden kuracağı mesajını güçlü bir şekilde vermeye devam etti.
Bu şu anlama geliyor: IKYB’de dümenin başına Neçirvan Barzani geçse bile ilişkiler bir daha hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. Ankara Kuzey Irak’a ilişkin politikasını köklü bir şekilde değiştirdi. Bu politika değişikliğinin temelinde Kuzey Irak’la yaşanan derin güven bunalımı yatıyor. Anladığım kadarıyla Ankara “Bugün referandum yapan 10 yıl sonra bir fırsat yakaladığında yeniden aynısını yapar” diye düşünüyor. Bu yüzden IKYB’yi daha önce güçlendiren tüm araçlar bir bir geri alınacak. Barzani’yi bağımsızlık rüyasına iten potansiyel ortadan kaldırılacak.