Bitkiler alemi bazı bireylerini taçlandırarak onların ne kadar önemli olduğunu işaret etmiştir. Bu taçlandırılan bitkilerde biri de NAR. Nar meyvesinin alt ucundaki belirgin taç onun bitkiler aleminin kralı olduğunu gösteriyor. Nitekim kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de “Cennet meyvesi” olarak tanımlanıyor. Bitkinin her tarafı “tomurcuk, çiçek, meyve suyu, meyve kabuğu, tohumu, yaprağı, kök/gövde ve dal kabukları” ayrı ayrı öneme sahip. Özellikle son 10-15 yılda yürütülen bilimsel araştırmalarlanarın kanserden tutun, şeker hastalığı (tip-2), kalp-damar hastalıklarına kadar geniş yelpazede çok sayıda sağlık sorununun önlenmesi ve tedavisinde katkısı olabileceğini kanıtlanıyor. Söz konusu etkileri, özellikle içerisindeki zengin polifenoliçeriği ile ilişkilendirilmektedir. Özellikle meyve kabuklarında yüksek oranlarda bulunan punikalagin gibi elajiktanen türevi bileşenlerin serbest oksijen radikallerinin hasarını giderici (Antioksidan) ve mikrobiyal enfeksiyonları önleyici (antimikrobiyal) etkileri dikkati çekiyor.
Araştırmalar nar meyve kabuğundan elde edilen özütün antimikrobiyal etkinliğinin bakteriler, mantarlar, virüsler gibi geniş kapsamda mikroplar üzerinde etkili olduğunu ortaya koyuyor. Son yıllarda tüm sağlık otoriteleri aşırı antibiyotik kullanımına bağlı olarak antibiyotiklere karşı direnç gelişimine dikkati çekiyor. Dolayısıyla nar meyvesi kabuğunun mikroplar üzerindeki bu etkinliğinden bir seçenek olarak yararlanılması akılcı bir yaklaşım olarak görülüyor. Peki nasıl yararlanılabilir? Etkisini nasıl gösteriyor?
Öncelikle nar meyve kabuğunun mikroplar üzerindeki etkisini ağız-boğaz ekseninde gösterdiğini bilmemiz gerekiyor. Zaten soğuk algınlığı, grip gibi enfeksiyon hastalıklarında savaş boğazımızda başlıyor. “Çanakkale Savaşı” gibi, oradan geçmelerine izin verirsek işgale başlarlar. Yapılan araştırmalarda dikkatimi çeken bulgulardan biri nar meyve kabuğunun “quorumsensing” önleyici aktivitesi. Bu ne demek? Mikroplar bir yerde işgal faaliyetine girişeceklerinde, toplanma yerine gelen her biri bir molekül salgılayarak birbirleri ile iletişime geçiyor; yani “ben geldim” diyor! Aynı bizim cep telefonuyla mesajlaşmamız gibi. Bu mikropların konuşma şekli, ağızları yok!. İşte nar meyve kabuğu özütü mikropların salgıladıkları bu molekülleri etkisizleştirerek birbirleriyle iletişimlerini kesiyor. Dolayısıyla mikroplar birbirleriyle temasa geçemediklerinden işgal faaliyeti başlatılamıyor, önlenmiş oluyor. Çok ilginç değil mi?
Nar meyve kabuğundaki polifenollerin bir diğer etkisi ise, kuvvetli büzücü etkiye sahip olduğundan antibiyotiklere karşı savunma kalanı geliştirmiş mikropların bu savunma kalkanını parçalayarak onların antibiyotiklere karşı savunmasını ortadan kaldırması. Yani antibiyotiklerin etkisini de artırıyor.
Antibiyotik kullanılmasındaki en önemli sorunlardan biri bağırsaklarımızdaki zararlı probiyotik bakterilere de zarar vermesi, öldürmesidir. Nar meyve kabuğunun içerisindeki polifenoller insan bağırsağında yapısal olarak parçalandıklarından antibiyotiklerden farklı olarak bağırsağımızdaki yararlı bakterilere (probiyotik) zarar vermezler. Bu önemli bir özellik, çünkü bağırsaklarımızdaki yararlı bakteriler bizim sağlığımızın korunması bakımından son derece önemli. Bu bakımdan nar meyve kabuğu özütü ideal bir antimikrobiyel ilaç. Etkinliğini ağız-boğaz çevresinde lokal olarak gösterdiğine dikkatinizi çekmek isterim.
Yürütülen araştırmalarda nar meyve kabuğunun uçuk virüsü (Herpessimplex) üzerinde de etkili olduğu gösterilmiş. Uçuk, ağız içi ve çevresinde sık sık tekrarlayan bir sorun olması bakımından nar meyve kabuğunun uçuk üzerinde etkinliği önemli.
Bu arada bir hususa dikkatinizi çekmekte yarar var. Nar ağacının gövde, dal ve kök kabukları “meyve kabuğundan” farklı olarak alkaloitler taşır (pelletierin grubu), kurt düşürücü ve ishal tedavisinde kullanılmıştır. Alkaloitlerin miktarını ayarlamak zor olduğundan (dar tedavi indeksi) bilinçsiz kullanımı risklidir. Bu bakımdan yukarıda bahsettiğim etkinlik meyve kabuklar için geçerlidir. Lütfen iki kabuk kavram birbiri ile karıştırılmasın!