Sinemanın en bilindik türlerindendir mafya aksiyon filmleri. Aslında içki yasağıyla başlayan mafya hikayelerinin yaşadığı değişim sinemayı da etkiledi. The Godfather, Untouchables gibi mafya öyküleri, Mel
Gibson’un Payback, Kevin Bacon’ın Death Sentence veya 2004 yapımı Punisher gibi intikam filmlerine dönüştü. Bunlar yapı olarak çok basit ama içinde taşıdığı haklı öfke ile izleyiciyi yakalayan yapımlardır. Söz konusu basitlik sayesinde Türk sinemasında da örneklerini görürüz bu türün. Cüneyt Arkın’ın buna benzer birçok intikam filmini seyrettik 80’lerde.
Güney Kore etkisi
Hollywood’da da son yıllarda bu türün hükümranlığı var. David Cronenberg’in şiddet üçlemesi, özellikle 2005 yapımı A History of Violence türün başarılı örneklerinden. Bütün öykülerin başlangıcında ya iyi bir sevgili ya da iyi bir aile babası olan sıradan bir erkekle karşılaşırız. Her şey iyi giderken adamın çocukları, eşi veya sevgilisi öldürülür. Bunlar olmazsa sevdiği ve hayat yoldaşı yerine koyduğu köpeği, atı, kedisinin canına kıyılır. Sonra bakarız ki aslında bu adamın gömdüğü kirli bir geçmişi vardır ve sevdiği her şeyi eninde sonunda bu kirli geçmiş yüzünden kaybetmiştir. İşte bu durumda kahramanımız imkansız bir intikamın yolunu tutar. Çoğunlukla kendi kanı da filmin finalinde akar. Keanu Reeves’in başrolünde oynadığı John Wick, tam da böyle bir hikayeye sahip. Filmin en büyük farklılığı ise aksiyon ve sinema dilinin aşırı derecede Güney Kore filmlerinden etkilenmesi.
John Wick, Chad Stahelski’nin ilk uzun metrajlı filmi. Fakat ilginç bir tarafı var yönetmenin. Stahelski, birçok filmin dövüş koreografilerini yapan kişi. The Bourne Legacy, Expendables 3, The Hunger Games gibi filmlerin dövüş kareografilerinin altında onun imzası var. Matrix, Speed gibi filmlerdeki aksiyon tecrübesini de bu filme aktarmış olduğunu söylemek mümkün. 2013 yapımı Man of Tai Chi ve 47 Ronin filmlerinde edindiği tecrübe ise canlandırdığı karakterin derinliğini artırmış. Bu da çok iyi olmuş çünkü Keanu Reeves’in kendi fiziğinin doğal, duygusal yansımasının böyle bir filme zarar vermesini engellemiş. Filmdeki bir diğer ünlü oyuncu da Willem Dafoe. Tecrübeli oyuncu negatif kahramanları canlandırmak için biçilmiş kaftan. Kısacası ilk yönetmenlik ürünü olsa da filmin senaryo çalışması ve yönetmenlik başarısı umulmadığı kadar iyi.
ACIMASIZ SUİKASTÇİ HAREKETE GEÇER
Filmin konusunu kısaca özetleyelim: Çok sevdiği eşinin ölümünden sonra John Wick ondan son bir hediye alır: Daisy isminde yavru bir av köpeği. Fakat John’un yası, 1969 model Boss Mustang’i, Iosef Tarasov’un dikkatini çekince bölünür. John, arabasını satmayı reddedince Iosef ve adamları arabasını çalar. Bu sırada John’u bilincini kaybedene kadar döverler ve Daisy’i öldürürler. Bilmeden yeraltı dünyasının en acımasız suikastçilerinden birini tekrar harekete geçirirler. Sonrasında amansız bir intikam kovalamacası başlar.
En başarılı oyuncu Daisy
Bütün bunları söyledikten sonra filmin en başarılı oyuncusuna gelelim. Daisy adlı köpek yavrusu, seyrederken hepinizi etkileyecek. O tatlılığı, John Wick’i sahiplenmesi, aslında bir oyun değil, köpek dostlarımızın hayatının gerçeği. Böyle bir masumiyetin sopayla dövülerek öldürülmesi ise filmin gerçekliğinin ve bütün şiddetinin izleyici tarafından kabullenilmesinin sırrı. Değil John Wick, o sahneyi seyrettiğinde seyirci kendisi kalkıp faturayı kesmek isteyecektir. Kısacası sinemanın eğlence ve popüler yanını çok iyi kullanan bir filmle karşı karşıyayız. İyi seyirler!
Filmin künyesi
John Wick
Yönetmen: Chad Stahelski, David Leitch
Senarist: Derek Kolstad
Oyuncular: Keanu Reeves, Willem Dafoe, Michael Nyqvist, Alfie Allen
Tür: Aksiyon, Macera
Yapım: 2014 Ülke: ABD
Süre: 101 dk