Nâmık Çınar 17 Mart’da “Yağmur Adam” başlığıyla bir yazı yazıp bana hayli verişdirmiş. Ne asalak at sinekliğimi bırakmış ne Erdoğan’ın peşine körlemesine takılarak menfaat peşinde koşduğumu ne de Almanya’daki “Bahnhofstrasse”lerde onca sene taban tepmeme rağmen bir türlü “Avrupalı” olamayışımı.
Ha, bir de kafamda birkaç tahtanın eksik olduğu tesbîtinde bulunmuş.
Devamlı okuduğum bir yazar değildir. Dün haber verdiler de farketdim.
Böylesine öfkelenmesine sebeb, benim, yanılmıyorsam bir gün önce, onun (Çınar’ın) Başbakan Erdoğan’ı, Boşnakları Sırplara karşı yalnız bırakmamak üzere kendilerine maddî yardımda bulunuşunu ağır bir dille eleştirmesi üzerine, ona (Çınar’a) Erdoğan’ın bunu hovardalık olsun diye değil Türkiye’nin, Boşnak kardeşlerine karşı târihî bir sorumluluk hissiyle yapdığını îzâh eden bir metin yayınlamış bulunmam.
Çınar’ın yazısında pek çok yanlış, mugâlata, hakâret ve iftirâ var.
Birkaçını kısaca cevablamak yerinde olur:
“Bahnhofstrasse”ler (Gar Caddeleri) Almanya’da genellikle kerhânelerin ve sokak orospularının bolca bulunduğu caddelerdir. Ben, eğer trenle bir yere gidecek değilsem, o sokaklarda hiç dolaşmam, çünki sevimsiz yerlerdir. Almanya denince Çınar’ın aklına Bahnhofstrasselerin gelmesi tuhaf. Eğer Almanya’ya bir daha yolu düşerse beni arasın ki ona Alman şehirlerinde daha başka “Strasseler” de bulunduğunu göstereyim.
Tabii isterse ve Bahnhofstrasselerden çıkmaya fırsat bulabilirse...
İkincisi “Asalak bir at sineği” değilim.
Hayâtımda hiç bir politikacının peşine takılmadım. Ömür boyunca en yakın olduğum Başbakan, Rahmetli Ecevit’di ki onu da topu topu on kere bile ya görmüşlüğüm ya vardır ya yokdur. Onun sağ kolu mesâbesinde biri olan Doğan Koloğlu Ağabeyim hayatdadır; ona sorabilir.
Başbakan Erdoğan’ı ise ömrümde tek bir kere gördüm ki o da Başbakan olmasından yıllar önce, henüz Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu sıralarda idi.
Üstelik 1960’dan bu yana gazeteci, radyocu ve bilhassa televizyoncu (realizatör, stüdyo rejisörü, editör) olarak yeterinden bile fazla para kazandım. Çok harcayan biri olmama rağmen nasılsa hep daha da fazlası geldi. O bakımdan beni satın almak için epeyi yüklü bir meblâğ ödemek gerekir ki Erdoğan gibi hesâbını kitâbını bilen bir insanın, benim gibi biri için buna değmeyeceğini kestirebilmesi pek de zor değildir.
Nâmık Çınar anlaşılan kendi fiyatından kıyasla bana bir değer biçmiş olacak ama yanlış... Aynı kategoride değiliz... Aramızda klas farkı var.
Mûmâileyh ilâveten, ordudan atılmasının, herhangi bir yüz kızartıcı suçdan ötürü değil, cuntacılıkdan olduğunu vurguluyor.
Bunu belirtmesine sebeb ise benim, onun (Çınar’ın) hangi sebeble TSK’dan ayrıldığını (bakınız ben atıldığını demedim!) bilmeyişimi ve bunu bilmeme de lüzûm olmadığını kaydetmiş olmam.
Oysa ben o cümlenin devâmında, Boşnaklara destek olduğu için, eğer bir nebze basîreti varsa, Başbakan’a şükran duyması îcâb etdiğini ve bunu de, eski bir asker olması hasebiyle en sarih bir tarzda “iyi bir esas duruş göstererek” ifâde edebileceğini yazmışdım.
O tutmuş bana ne kadar yurdsever olduğunu, hükûmeti devirmeye teşebbüs netîcesi TSK’dan kovulmuş olması üzerinden ısbatlamaya uğraşıyor.
Âferin! İyi halt etmişsin! Ama onu bile yüzüne gözüne bulaştırmışsın!
Demek ki bütün o Talât Aydemirler, Alparslan Türkeşler, Nûman Esinler ve şürekâsı vatanperver, çünki serkeş subay bozuntuları; ama Adnan Menderes, Fatin Rüşdü Zorlu, Celâl Bayar ve daha nicesi vatan hâini, öyle mi?
Sen istersen bunu bir de halkın önüne çıkıp anlat; bakalım ne diyecekler?
Kaldı ki, tekrâren, Nâmık Çınar’ın hangi sebeblerle TSK’dan ayrılması beni niçin ilgilendirsin?
Biz onu mu konuşuyoruz?
Üstelik bütün aklı fikri cunta kurup hükûmet devirmekde olan bir subay kadrosu mudur “kalite garantisi”?
Adama sormazlar mı o vakit, peki öyleyse neden “başarılı” bir hava akınıyla kendi muhribinizi batırdınız neden Afrika önlerinde fırkateyninizi karaya oturtdunuz diye?
Velhâsıl-ı kelâm, beni öyle hiç âidiyet hissetmediğim yerlere yerleştirme teşebbüsleri hayırlı sonuç vermez.
Nâmık Çınar’a tavsiyem aklını başına toplaması ve edebini takınmasıdır.
Kafamdan birkaç tahtanın eksik olduğu iddiasına gelince, bakınız o doğru olabilir.
Neden mi?
Oturup bu kadar pestenkerânî bir zâta cevab vermek zahmetine katlandığım için...