Muhalefet 31 Mart seçimlerini genel seçim havasına sokarak tabanını konsolide etmeye çalışıyor.
Adaylarının projelerini anlatmak yerine, demokrasi, cumhuriyet laiklik Atatürk gibi söylemler geliştirerek, sanki rakipleri demokrasi cumhuriyet karşıtıymış gibi ayrıştırıcı bir dil kullanıyor.
Kimsenin bu sayılan değerlere karşı bir söz ettiği yok üstelik.
Peki, neden bu söylemi geliştiriyorlar?
Çünkü millete anlatacak orijinal bir hizmetleri ve projeleri yok. Koca büyükşehir belediyelerinin anlattıkları icraatlar, belediyelerin kendiliğinden rutin olarak yaptığı icraatlar düzeyinde sıradan icraatlar.
Şehirlerinin devasa sorunları hakkında söyleyecek sözleri yok. Ne icraat var ne proje. Beceriksizliklerini de 'engelleniyoruz' gerekçesiyle örtmeye çalışıyorlar.
Sonra da lafı evirip çevirip ekonomiye ve emeklilere getiriyorlar.
31 Mart seçimleri "mahalli idareler" seçimleri. Orada ne cumhurbaşkanı seçilecek ne de milletvekili.
Kendi adayları seçilince ekonomiyi mi düzeltecekler ya da emeklinin aldığı maaşa mı zam yapacaklar?
Hiçbiri değil, seçim yerel yönetimler seçimidir. Belediye başkanı ve meclisi üyelerini seçeceğiz. Onlar da belediye hizmetlerini ifa etmekle sorumlular.
Öyleyse mesele adayın liyakatine, ehliyetine, yönetim becerisine, icraatlarına ve vaatlerine bakarak seçme meselesidir.
Mesela ben İstanbul'da oy kullanacağım. İstanbul'da iki aday yarışıyor. Biri CHP adayı diğer AK Parti adayı.
Diğer partilerin elbette ki aday göstermeleri en tabii haklarıdır. Ancak herkes biliyor ki onların ki dostlar alışverişte görsün çabasından ibaret.
Şimdi ben yarışan CHP adayıyla AK Parti adayına bakıyorum.
Hangisi göreve daha ehil, önceki icraatları neler ve gelecek 5 yıl için ne vadediyorlar.
CHP adayı 5 yıldır görevde olduğu için onu icraatlarıyla tanıyoruz.
CHP adayı, zaten yarı zamanlı yürüttüğü başkanlık döneminde, kibirli, beceriksiz, müsrif ve İBB'yi zarara uğratan bir profil çizdi.
Kullandığı dil alçak dağları ben yarattım dili.
Ağzı bozuk. Valiye it, YSK üyelerine ahmak ve kendisini eleştiren vatandaşa "Sen terbiyesiz birisin ahlaksız birisin" diyen; eleştiren gazeteciye 'meczup', rakibine 'acemi aday' diyen, 'bir elimde güneş bir elimde ay var' diyecek kadar kibir abidesi olmuş bir kişilik. Üstelik de kendi ikramını başa kakan bir psikolojiye sahip. 'Dükkânımda köfte yedi parasını almadım ömrü boyunca ödeyemeyecek' diyebilen bir tıynete sahip.
Atalar, 'Namert sofrasına oturma, kırk yıl lafını eder' diye ne güzel demiş
Şairinki tepkisi daha sert, diyor ki:
Geçme namert köprüsünden ko aparsın su seni!
Yatma tilki gölgesinde ko yesin aslan seni!
'Yaptığım' dediği icraatlar ise sıradan bir ilçe belediyesinin yaptıklarından bile daha az işler.
Mesela İBB'nin 5 yıllık icraatlarıyla Esenler, Üsküdar ya da Fatih belediyelerinin icraatlarını mukayese edin. Göreceksiniz ki ilçe belediyeleri İBB'den daha fazla hizmet etmiş.
Mesela İstanbul'un en önemli sorunu depreme karşı kentsel dönüşümdür. Bu alanda İBB'nin yaptığı kendi ifadelerine göre 5 bin küsur konut. Oysa 115 bin vadetmişti.
Sadece Üsküdar belediyesi son 10 yılda 30 bin binayı dönüştürdü. Esenler Belediyesi 8 bini son 5 yılda 60 bin binanın dönüşümünü sağladı.
Sizce kim daha başarılı, devasa imkânlara sahip İBB mi yoksa Esenler ve Üsküdar ilçe belediyeleri mi?
Kentsel dönüşümle hiç ilgilenmedi dersek haksızlık ederiz. Çünkü partisi bin beş yüzden fazla kentsel dönüşüm projesini yargıya taşıyarak kentsel dönüşüme engel olmak için gayret etti!
CHP adayı geçen 5 yılda AK Parti dönemindeki sistemi devam ettirseydi, yine başarılı sayacaktık.
Saat gibi işleyen sistemi işlemez hale getirdi.
Ve İstanbul 5 yıl kaybetti!
AK Parti döneminde bütçenin % 5.5'i kentsel dönüşüme ayrılırken CHP döneminde bu miktar % 1.5'e düşürüldü.
AK Parti döneminde bütçenin % 47'i yatırıma ayrılırken CHP döneminde bu oran % 32'ye geriledi!
AK Parti döneminde bütçenin % 24'ü öz kaynaklardan üretilirken CHP döneminde bu oran % 19'a geriledi.
AK Parti döneminde İBB borçlarının bütçeye oranı%89.2 iken CHP döneminde % 176'ya çıktı.
AK Parti döneminde İBB şirketlerinin tamamı kâr ederken CHP belediyeyi teslim aldığı günden itibaren bütün şirketler milyonlarca lira zarar etti/ediyor!
'Kimsenin ekmeğiyle oynamayacağız' diye namus sözü vermelerine rağmen 20 binden fazla çalışanı işten atarak ekmekleriyle oynadı. Öte yandan 60 binden fazla yandaşını işe alarak katıksız bir partizanlık yaptı.
Başkanlığı boyunca da, cumhurbaşkanlığı, cumhurbaşkanlığı yardımcılığı, CHP Genel başkanlığı, temel atmama törenleri ve tatilleriyle gündem oldu.
5 yıl önce verdiği vaatleri de unuttuğu için yeni vaatlerinin de hiçbir önemi yok, nasıl olsa unutacak!
Bu adayın başarısızlığı ortada olduğuna göre ona oy vermek İstanbul'un bir 5 yıl daha kaybetmesi demektir.
Böylesine beceriksiz bir adayın karşısında da bakanlığı döneminde tüm Türkiye'nin takdirini kazanmış ve kentsel dönüşüm, ulaşım ve diğer sosyal destek projeleriyle sadece İstanbul'a odaklı bir aday var!
Başta dediğim gibi biz cumhurbaşkanı seçmiyoruz şehrimize belediye başkanı seçiyoruz.
Tercihimiz de adayların liyakat ehliyet icraat ve vaatlerine bakarak yapacağız.
İstanbul'un bir beş yıl daha kaybetmemesi için tercihimiz elbette ki şehrimizin Murad'ına kavuşması olacaktır!