Gösterime giren Seni Seviyorum Adamım’da başrol oyayan Gizem Karaca rol aldığı diğer projelerde hep mutsuz kızı oynadığını, bu filmi, karakterin cıvıl cıvıl olması nedeniyle kabul ettiğini söylüyor.
Türk sinemasının ve oyuncularının derdi bitmez. Üstelik yapılan yakınmaların çoğu haklıdır. Özellikle genç oyuncuların filmlerde magazinsel dürtülerin kurbanı olduğunu biliyoruz. Türkiye İkinci Güzeli Gizem Karaca da aynı sıkıntıları yaşayanlardan. Güzel oyuncu ile hem filmi Seni Seviyorum Adamım’ı konuştuk hem de girdiği çıkmazları...
Bu ilk filminiz. Senaryoyu kabul etmenizde etkili olan unsur neydi?
Gelen bütün film projeleri çok heyecan verici geldi bana ilk başta. O süreçte beş senaryo arasından seçim yapmam gerekti. Bu senaryo diğerlerinin arasından sıyrıldı. Canlandırdığım karakter cıvıl cıvıl, çok hareketli, çok mutlu. Ama bir yandan da içinde bastırdığı bir acısı var. Fakat bunu belli etmemeye çalışıyor, herkesten gizliyor. Bu sebeple karakter bana çok dolu geldi. Bundan önce üç projede yer aldım, hepsinde de mutsuz kızı oynadım. Seni Seviyorum Adamım’da tekneden atlıyorum, motosikletle geziyorum... Bir elbise, dağınık saçlar, makyajsız yüz... Tam bir yaz kızı modeli. Yani doğal aurası çok hoşuma gitti.
Yeşilçam tarzı, melodramlara benzeyen, romantik tarafı ağır basan bir film. Siz bu tür filmleri sever misiniz?
Setten yorgun geldiğimde çoğu zaman oturup izliyorum Yeşilçam filmlerini. Tabii ki şu anda çektiğimiz gibi değil. Çok farklı onlar, oyunculuk bambaşka. Ama bir şekilde ekrana tutulup kalıyorum. Bizim filmimiz Yeşilçam filmlerine benziyor ama onların modernleştirilmiş ve biraz daha hüzünlü bir versiyonu. Biray Dalkıran’ın yönlendirmesiyle sahneleri çok güzel yorumladık. Bütün oyuncular yazılanın dışına çıktı. Görsellik açısından da daha kaliteli bir iş var ortada.
DİZİDE SENARYOYA SETTE BAKILIR
Televizyon ile sinema oyunculuğu arasında ne fark gördünüz?
Dizide sürekli yetiştirme çabası vardır. Haftanın her günü çalışıyorsun.Çoğu zaman senaryoya sette bakıyor ve giriyorsun. Belki de en iyisini yapmıyorsun orada. Çünkü uykusuzsun, yorgunsun, çok fazla çalışıyorsun. Sinemada ise elinde 90 sayfalık bir senaryo, bunu çekmek için de bir ya da iki ayın var. Günde üç sahne çekiyorsun. O üç sahneye daha fazla vakit ayırıyor ve daha güzel oyunculuk sergiliyorsun.
Türk sineması geçmişte yıldız sistemine dayanırdı. Sizin Türk sinemasından örnek aldığınız bir isim oldu mu?
İzleyip de onun gibi olmak istediğim biri yok. Ama keyifle izlediğim yıldızlar var.
Türk sinemasında geçmişte 90’ların ikinci yarısına kadar feminizmin etkisi görülüyordu. Müjde Ar ve Nur Sürer gibi bazı isimlerin bu dönemde öne çıktıkları ve daha sonraki dönemde bunun bedelini ödedikleri görüldü. Siz böyle bir misyonu üstlenir miydiniz ve sizin gelecekteki kariyer planınız nedir?
O bir dönemdi, Müjde Ar’ların ilk çıktığında o normaldi. Şimdi toplumu öyle bir alıştırdılar ki... Geçen gün röportaj verirken “Filmde öpüşme sahneniz var, nasıl çekiyorsunuz bunu?” diye bir soru soruldu. Niye hala bu soru soruluyor, siz bunu sorduğunuz için halk “Aa öpüşmüşler” durumuna geliyor. Aslında gazetecilerin elinde tüm bunlar. Çünkü insanlar oradan besleniyor. Geçen gün bizim filmimizle ilgili bir manşet çıktı. Gerçekten çok üzgünüm, emeğimize yazık.
ÖZEL OYUNCULUK DERSİ ALDIM
Filmin senaryosu size geldikten sonra bir hazırlık süreciniz oldu mu?
Tabii oldu. Okuma provaları, özel oyunculuk dersleri... Barış’la (Kılıç) ikimiz yeni tanışmıştık. Birbirine aşık iki genci canlandıracağımız için çok vakit geçirdik. Ümit Çırak’la beraber çalıştık. Filmin şarkıları için stüdyolarda sabahladık. Bir süre sonra zaten hep yapım şirketindeydik. Öyle bir süreçte, dört tane okuma provası yaptık. Bütün oyuncularla tanıştık, kaynaştık ve sonra birden Kıbrıs’ta bulduk kendimizi.