Uzmanların ağzından herhangi bir gıda hakkında bilgilendiriliyoruz. Gazetelerde, televizyonlarda ve artık internette bununla ilgili sayfalarca bilgi bombardımanına tutuluyoruz. Son bir gün yine saygın uzmanların ağzından “Pardon yanlışmış” denilerek o konudaki her şey çöpe gidiyor. Gelsin yeni bilgiler…
Misal. Tereyağı: ağır dendi, damarları tıkar dendi ama sonunda kadri kıymeti anlaşıldı. Yumurta konusunda benzer şeyler yaşadık. Üretim tarafı zaten ayrı bir hikaye; hibrit tohumlar, kimyasal ilaçlar, hormonlar, mevsimsiz yetiştirilen sebze ve meyveler. Üretimde yapılan yanlışların bir başka yönü de yerel tarımı ve çiftçiyi zora sokan ithal ürünler. Düşünün; yeşil mercimek gibi soframızın demirbaş gıdasını, günümüzde yüzde 90 oranında Kanada’dan ithal ediyoruz.
Gıda işi gerçekten çok karışık. Bunları sürekli yazıyorum, yazmaya da devam edeceğim. Satın aldığımız her bir gıdanın menşeini, mevsimini tüketici olarak bilmek zorundayız. Yerel üretimi desteklemeli, takipçisi olmalıyız. Doğa için, çiftçi için, kendi sağlığımız için buna zorunluyuz. Yerel üretim ve tüketim küresel ısınma açısından da çok gerekli. Gerekli olan bir de kendi mutfağımızı ‘doğru’ yönetebilmek. Anneden öğrendiğimiz, etraftan duyduğumuz her şey doğru mu? Duyduklarımızla ve kendi kendimize edindiğimiz tecrübelerimizle şekillendirdiğimiz mutfak maceramızda biz hiç mi hata yapmıyoruz?
Makarnamı soğuk sudan geçirmem!
Şimdi gözleriniz şaşkın bakıyordur “Ne diyorsun Aydan?” diyorsunuzdur. Bu da mı yanlış? Aslında evet, makarna sudan geçirilmez. Çünkü B vitamini eksilir. Ama bu sadece gerçek durum buğdaylı makarnalarda söz konusu. Süzülürse hem vitamin hem de lezzet kaybına uğrar. Ancak beyaz un kullanılarak yapılan makarnalar (ki market makarnalarının büyük bölümü böyledir) eğer soğuk sudan geçirilmezse nişasta oranı hızla yükselir ve yapış yapış olur. Dolayısıyla bu makarnaları soğuk sudan geçirmek yanlış değil. Yanlış olan bu tip makarnaları kullanmak. Makarnanızı iyi kalite kullanmaya özen gösterin ve evet iyi kalite bir makarnayı da sakın soğuk sudan geçirmeyin.
Mangal gibisi yok!
Mangal yapmayı severiz, ancak mangal yaparken kullanılan kömür kanserojendir ve eti de etkiler. Mangal tadında et pişirmek için ocak üzerinde döküm demir tavalar kullanabilirsiniz. Izgara etlerin içinin pembe kalmasına dikkat edin. Bu renk et proteininin rengidir. Matlaşıp, soluklaştıkça proteini yani besin değeri de ölür.
Yemeğin salçalısı...
Asla! Asla yemeğin fazla salçalısı iyi olmaz. Salça asidik bir yapıya sahiptir. Pişerken malzemelerin besin değerini öldürür ve baskın tadı ile lezzetini gölgeler.
Çok düzenliyim, buzdolabında meyve ve sebzelerim ayrı bölmede
Düzenli olabilirsiniz ama meyve ve sebzeyi aynı bölmede tutmak bir hata. Çünkü elma ve muz gibi bazı meyveler etilen gazını emerler, bu da yakınındaki diğer meyve ve sebzelerin hızla çürümelerine yol açar. Bunu engellemenin yolu buzdolabında meyve ve sebzeleri birbirinden ayrı bölmelerde saklamak. Hatta bana sorarsanız, meyveyi yiyeceğiniz kadar taze taze almak, dolapta çok adette meyve istiflememek.
Sebzeyi haşlıyorum öyleyse sağlıklıyım!
Haşlama pişirme tekniğidir. Kimi zaman yemeğe sonradan dahil olacak bir malzeme haşlanır, kimi zamanda yemeğin ana malzemesi haşlanır. Ancak en önemli konu özellikle sebzeleri fazla haşlamamak. Fazla haşlanan sebzenin besin değeri yok olur. Suda haşlama büyük ölçüde lezzete ve besinin yapısına zarar verir. Bu yüzden yapısına göre malzemelerin büyük bölümünü buharda geri kalanını ise düdüklü tencerede, az su kullanarak, kısa sürede haşlayın. Suda haşlamak zorunda olduğunuz malzemeleri ise kaynar sudan çıkarır çıkarmaz buz gibi suya atıp şoklayın. Süzüp kullanın.
Eti dondururum, elimin altında hazır olsun!
Eti mümkün olduğunca dondurucuya atmayın. Günlük kullanacağınız kadar alın. Ola ki biraz önce aldığınız eti pişirmekten vaz geçtiniz. Bu durumda elbette hiç bekletmeden dondurucuya atın. Ancak çözdürürken sakın oda sıcaklığında çözdürmeyin. Eti oda sıcaklığında çözdürmek çok zararlıdır, mikroorganizma üretir. Eti, kapalı, su almayan bir poşette soğuk suyun içine koyup veya buzdolabı rafına alarak çözdürün.
Fırında çıtır patatesim kızartmadan yararlı!
Aslında, iyi bilinmelidir ki, asıl zarar kızartma yaparken yağı tekrar tekrar kullanmak ve yüksek ısı ile yağı yakmaktır. Doğru yağda, malzemeye yağ çektirmeden yapılan bir patates kızartması ile fırında yağ ile harmanlanmış patatesin kalori olarak durumu birbirinden çok da farklı değildir.
KISA... KISA...
- Limonları buzdolabında saklamanıza rağmen sıklıkla küfleniyorsa çözüm için limonları su dolu bir kabın içinde dolaba koyun, 2-3 ay taze kalabiliyor.
- Salatalığın dalından kopmuş kadar taze olması için yine su dolu kaplarda muhafaza edin. Bir hafta içinde de tüketin.
- Haşlama sularına soğukken tuz atmayın. Su kaynadığı zaman tuzu atın. Eğer bunu yapmazsanız su geç kaynar.
- Pirinci tencereye atmadan önce 5-6 su yıkayın, nişastasını iyice çıkarın. Özellikle ilk yıkama sularını bahçe bitkilerine dökün, ne kadar işe yaradığına inanamayacaksınız.
- Pişirdiğiniz keklerin ortaları hep yüksek oluyorsa havlu bir saç bantını ıslatın kek kalıbına geçirip öyle fırına verin. Kekiniz dümdüz
kabaracak.
- Sebzeleri veya salata malzemelerini yıkayıp hemen kullanmayın, önce mutlaka fazla suyunu kağıt havluyla veya su alma aparatlarında alın. Böylelikle salatalar hemen pörsümez, sebzeler tencerede pişerken çok su salmaz.
- Tavayı kullanmayı iyi bilin. Bir tava iyice ısınmadan içine malzeme konmaz, pişirme işi bittikten sonra da iyice soğumadan yıkamak için suya tutulmaz.
- Hiç bir tencere yemeği ocaktan sofraya anında gelmemeli. Tencere yemekleri en az bir saat (kuru fasulye gibi bakliyatlar en az 3-4 saat) tencerenin kapağı açılmadan
dinlendirilmeli.