Avantgarde mutfağın temsilcisi, üç Michelin yıldızlı El Celler adlı restoranın sahibi Joan Roca, “Cömertlik ve insanları mutlu etmeye duyduğunuz istek size aşçı olabilmeniz için gereken itici gücü sağlayacaktır. Aslında bizimki parlak ışıkların arkasında kalan zahmetli ama gösterişsiz bir dünya” diyor.
Üç Michelin yıldızlı Joan Roca, El Celler ismindeki restoranında, başarılı bir avantgarde mutfak temsilcisi. Yemek yemek için bir yıl önce rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Yemeklerini aile büyüklerinin anısına sadık kalarak hazırlıyor. Hem köklerine, hem avantgarde stile olan adanmışlık duygusu akademik ve yenilikçi ruhla birleşerek bilim ve kırsal kesim arasında iletişim kuruyor. Bu da kardeşleri Josep ve Jordi ile birlikte onlara, dünya çapında müthiş bir başarı getiriyor.
Roca ismi yemekle uğraşıyorsanız tanıdık gelmeli. Kazandığı ödülleri, başarılarını senelerdir izliyoruz. Onunla ilk kez üç yıl önce San Sabastian’da karşılaştım. Konferans salonunda yolumu kaybedip, arka koridorlarda, herkesin işini bitirdiği, el ayak çekilmiş mutfağa rastlantı ile girince Joan Roca ile yüz yüze geldim. Bir sebepten geri dönmüş, eşyalarını toparlıyordu. Oradaki kısa sohbetimizden hemen önce sahnede şovunu izlemiştim. Yumuşak sesi ve kontrollü hareketleri ile sakin bir insan. En iyi ben bilirim demiyor, en yüksek sesle konuşmuyor, en iddialı lafları etmiyor, en pahalı kıyafetleri giymiyor, en bohem görünmüyor, en kasıntı değil. Ama en çok o fark ediliyor. Neden mi? Çünkü, sadece yaptığı işe odaklı, herkesin onu anlamasını beklemiyor. Aylarca bir kitabı laboratuvarında yenilecek hale getirip, konferansı izleyenlere tattırmanın keyfini yaşıyor. Anlayacağınız yaptığıyla zaten farkını ortaya koyuyor.
Roca ailesinin yemek hikayesi oldukça eskilere dayanıyor. Joan Roca ve kardeşleri ailenin üçüncü nesil aşçıları. Büyükanne ve anneleri Montserrat’da geleneksel restoranlarda çalışan aşçılar. Anneleri hala, Roca kardeşlerin de içinde büyüdüğü aile restoranları Can Roca’da mutfakta işinin başında.
Ailelerinden aldıkları miras, sadece geleneksel kökenlerine dayanan tariflerinden ibaret değil. Aynı zamanda bir restoranın tüm aileyi içine alan bir yaşam tarzı olabileceğini de yaşayarak öğrenmişler. Kardeşleri ile her gün anne-babasının insanları doyurmaktan duydukları mutluluğa, her gelen müşteriyi sanki yakın bir arkadaşlarıymış gibi ağırlamalarına tanık olmuşlar. Joan Roca’ya baktığınızda ve yemek hakkında konuştuğunuzda damarlarında yemek yapma aşkı ve bunu paylaşma arzusunu hissediyorsunuz. O yemek yapmaya gerçekten aşık. Ama daha da önemlisi yaptıklarını tattırmak ve sonuçlarını gözlemlemek onun için nefes almak gibi hayati bir mesele.
O dünyanın en büyük şeflerinden, restoranına bir yıl önceden rezervasyon yaptırılıyorsa emin olun bu bir tesadüf değil. Bu başarının ardında müthiş bir istek, tutku ve emek var.
- Ailenizin yemekle olan bağı malum. Neden aile işletmenizin yanıbaşına retoran açtınız?
1986 yılında kardeşim Josep’le birlikte ailemizin işyerinin yanında kendi restoranımız El Celler de Can Roca’yı açmamıza neden olan da tam olarak budur. O zaman ben 22 yaşındaydım, kardeşimse 20. Girona Catering School’da Mutfak Sanatları eğitimimizi yeni tamamlamıştık ve fark oluşturan bir şeyler yapmak istiyorduk. Aynı zamanda ailemizin yan dükkanda çok iyi iş yapan ve kendi kemikleşmiş müşterisine hizmet veren restoranına da saygı duymalıydık. Zaten çok başarılı olan bir işi değiştirmeyi veya onun önünü kesmeyi aklımızdan bile geçirmedik. Bu nedenle kalbimizle yola çıktık ve aile restoranının tam yanında El Celler de Can Roca’yı açtık.
- 3 Michelin yıldızınız ve 3 Repsol Güneşi’niz var. Dünyanın en prestijli restoranları arasında üst sıralarda yer alıyorsunuz ve El Celler’in önlenemez bir yükselişi var. Bunun sırrı nedir?
Yaptığınız işi sevmek. Böylece sadece bir meslek de olmuyor sizin için. Aslında bizimki parlak ışıkların arkasında kalan zahmetli ama gösterişsiz bir dünya. Bu mesleği yapmak için gerçekten tutkunuz olmalı. Cömertlik ve insanları mutlu etmeye duyduğunuz istek size aşçı olabilmeniz için gereken itici gücü sağlayacaktır.
- El Celler’in başarısında ekip ruhunun ve uyumun yeri nedir? Bu konuyu çok önemsediğinizi biliyorum. Uyumlu bir çalışma ortamı için olmazsa olmaz nedir?
Dinlemek. Ekipteki herkesi etkili şekilde dinlemek, konuşulan en küçük konuyu bile dikkate almak ve her ayrıntının başarıda etkili olduğunu bilmek.
Roca’ya baktığınızda ve yemek hakkında konuştuğunuzda damarlarında yemek yapma aşkı ve bunu paylaşma arzusunu hissediyorsunuz.
Avantgarde mutfak doymak için değildir
- Avantgarde Mutfak nedir?
‘Sıradan mutfağın’ zorlayıcı, sanatsal bir ihlali ve gıda hazırlamanın bilimsel ilerlemesi olarak görülüyor. Ana damarını 80’li yıllarda ortaya çıkan moleküler gastronomiden alan, 2000’li senelerin başında yıldızı parlayan ‘yenilikçi’ bir akım. ‘İlerici’ veya ‘şok’ mutfak olarak da isimlendirilebiliyor. Yemeğin pişme aşamalarında oluşan fiziksel ve kimyasal değişimlerinin bilimsel gerçeklerinin anlaşılması olarak tanımlanıyor. En önemli merkezi elbette bu akımın doğduğu yer olan İspanya, ardından İngiltere ve Kuzey Amerika. Bu mutfağın ilk temsilcisi İspanyol şef Ferran Adrian. Bu yenilikçi akımda, Adrian’ın attığı temeller çok önemli. Birçok şef yetiştirmiş. İlk seneler çok tartışılan ve en iyi restoran seçmelerinde en fazla dikkate alınan Avantgarde Mutfak, doymak değil ‘deneyimlemek’ amacıyla tercih ediliyor.
AYLAR SÜREN ÇALIŞMALAR
“Bu mutfağı hakkıyla temsil edenler eleştirmenler tarafından büyük başarılar kazanan ve zirvede olanlar. Tıpkı Roca kardeşler gibi. Joan Roca’nın bir kitabı laboratuvar ortamında yenebilir, lezzetli bir cips haline getirmesi elbette bir günde olmuyor. Günler hatta aylar sürüyor bu çalışmalar. Kalsiyum laktat yatağında hazırlanan moleküler zeytin ve Adrian’ın meşhur bıldırcın yumurtası ‘Altın Yumurta’ kuşkusuz zahmetli ve bir şef için başarı kazanması en zor mutfak tekniklerinden biri.”
Zaten çok başarılı olan bir işi değiştirmeyi veya onun önünü kesmeyi aklımızdan bile geçirmedik. Bu nedenle kalbimizle yola çıktık ve aile restoranının tam yanında El Celler de Can Roca’yı açtık.
İyi yemeğin sırrı özgünlüktür
- Bu yıl İstanbul Gastromasa’da Türk yemekleriyle ilgili hikayenizi dinledim. Menünüzde Türk yemeklerinden nasıl ilham aldığınızı anlattınız. Bu yemekler ne kadar süreyle menünüzde kaldı?
Menümüzü çok sık değiştiriyoruz. Bunun en önemli sebebi malzemelerin mevsimlere uygunluğu. Diğeri ise insana bağlı kreatiflik. Değişiklikler yapabilmek için yıl boyunca çalışıyoruz. Yemeklerimiz sürekli olarak üzerinde düşünülüp, tekrar tasarlanarak, gözden geçiriliyor. Ve asla tamamlanmıyorlar. Bazen bir yemek diğerini ortaya çıkarmamıza sebep oluyor. Türk lezzetleri her zaman geriye dönüp referans alınabilecek lezzetler, kütüphanemizde ve akıllarımızda yerini koruyor.
- Iyi yemeği nasıl tanımlarsınız?
İyi yemeğin sırrı özgün olmaktan ve hem pişirdiğiniz malzemeye hem de yemek yaptığınız kişiye saygı duymaktan geçer.