İçten tavırları ve samimi konuşmalarıyla yemeklerinden önce hafızanız onun renkli kişiliğini not ediyor. Karşınızda kendini mesleğinde müthiş yetiştirmiş bir şef var. Hazırladığı tabaklar kimi zaman sıra dışı ve bir ilk olabiliyor.
Onu ilk kez bir masanın üzerine yemek servis ederken fark etmiştim. Yanlış okumadınız evet masanın üzerine; tabaksız. Masaya tabak muamelesi yapmıştı. Bu ayki konuğumuz çılgın sunumlarıyla ün salan, katılmış olduğu yerli ve yabancı yemek yarışmalarında 55’in üzerinde madalya, kupa ve ödül kazanan Şef Rafet İnce. 2008 İKA Dünya Aşçılar olimpiyatında Türkiye’ye ilk defa 3 olimpiyat madalyası kazandıran tek Türk şef. Ödüllerini saymaya kalksak benim yerim yetmez. Konya, Ereğli doğumlu İnce, bu mesleğe Tekirdağ Anadolu Turizm Meslek Lisesi”nde başlamış. Devlet tarafından aldığı bursla, Lizbon”da”Le Cordon Blue College of CulinaryArts”da dört sene Güzel Sanatlar Fakültesi Gastronomi bölümü okuyup üzerine iki yılda İtalya Toscano Şarap ve F&B okuyup staj yapıp Türkiye’ye dönmüş. 2003 yılından itibarenbeş yıldızlı oteller de Executive şef yapmakta. Şuan Rotana hotel grup bünyesinde bulunan Burgu Arjaan by Rotana Tango Arjaan by Rotana otelin Executive şefi. Rafet neyer ne içer ilk kez Star okuyucuları ile paylaşıyor.
En sevdiğin yemek?
Belki büyüdüğüm yöre ve damak tadı sebebiyle baharatlarla tatlandırılmış kuzu eti derim. Bu anlamda kuzu tandırın yeri bende ayrı.
Yemeklerini evde kendin mi yaparsın?
Eğer yorgun değilsem evde yemek yapmak benim için terapi gibi. Bir de evimde misafir ağırlayacaksam işte benim için şeflik orda başlıyor misafir bile şok olur. Açık konuşmak gerekirse, şeflerin yemek saati olmuyor. Evde misafir varsa hanımla beraber mutfağa gireriz ve hemen azarı işitirim “Burası otel mutfağı değil arkanı toparlayacak eleman yok” der. Evde en çok yaptığım iş kızımla mangal yapmak.
Kendi yemeğinin dışında yemek yemeyi seviyor musun?
Bol domatesli bandırmalık melemen sabahları vazgeçilmezim. O yoksa ezine peynir, yeşil biber domatesli sandviç, bir de spagettti. Spagettiye resmen aşığım!
Dayanamayıp yediğin yemek ne?
Vazgeçilmezlerim kelle paça, iki hafta da bir de kokoreç. Hafta da bir 15 adet midye dolma. Gündüzleri çalıştığım yerde Raw mutfağı yapıyorum, böylelikle beslenmemi dengeliyorum. Bir de Antep’ten Cumba Künefe, Coşkun ustam ara sıra paketleyip kargo gönderiyor, onun künefesine hayır diyemem!
Asla yemem dediğin şey?
Gastronominin içinde olup “Şunu yemem” diyemem. Doğanın tadını çıkarmak lazım. Üstelik bir şefin yemek seçme şansı bence yok.
Mutfağa profesyonel olarak girince yemek alışkanlıklarında veya yemeğe bakışında değişen şeyler oldu mu?
Her şeyin başı araştırmaktan geçiyor. Mutfakta vakit harcadığım kadar teknoloji ve kitaplarla da çok fazla zaman geçiriyor ve sürekli yeni bir şeyler deniyorum. Yeni çıkan mevsimsel ürünleri hafızamda canlandırıyorum ve fotoğrafını çekip tabaklara yansıtıyorum. “Tabak çıplak bir kadın gibidir. Nasıl görmek istiyorsan öyle giydir’’ sözümden yola çıkarak kendimi tabaklara adıyorum, birlikte çalıştığım kişilerden de bunu beklerim. Yemek yapmak kadar yemesini de çok seviyorum ve sadece işte değil nerde olursa olsun yediğim her yemeğin mükemmel olmasını isterim.
Her gün mutlaka yediğin onsuz olmaz dediğin bir yiyecek var mı?
Ekmek, tuz, soğan.
Yemek yaparken en çok kullandığın malzemeler neler, neden?
Yıldız anason ve çubuk tarçın kullanmayı çok severim. Mutfağı saran kokunun vermiş olduğu ayrı bir haz ve tabiat kokusunu hisseder gibi yaşıyorum anı.
Yemek yemeyi bir cümlede anlatsan ne derdin?
Ruhsuz bir yemek, aşksız bir evlilik gibidir!