Son süreçte güç kazanan Esad rejiminin, Rusya himayesinde, konumunu “Suriye barışı” için yeniden tahkim etme arzusu, Rakka’ya giden yolu şimdilik tıkamış gözüküyor. Özellikle DAİŞ sonrası ortaya çıkacak iktidar alanının taksimatı ,paylaşımı üzerine Rusya ve ABD ciddi bir anlaşmazlık içinde. Bir süre daha bu pazarlık ve planların masaları aşındıracağı anlaşılıyor. Ama öte yandan Musul’a yapılacak “sefer” için tarafların birlikte hareket etme konusunda ciddi mesafeler aldığı görülüyor ve güvenilir kaynaklardan gelen haberlere bakılırsa da,operasyonun neredeyse eli kulağında.
Aslında tarihsel, jeopolitik ve stratejik değerleri bakımından Musul, Türkiye’yi Rakka’dan daha çok ilgilendiren bir meseledir. Rakka, Türkiye için çok ciddi bir prestij meselesiyken, Musul meselesi çok doğrudan ulusal çıkarlar ile ilgili bir meseledir. Cumhurbaşkanı Erdoğan boşuna “Lozan’ı” diline dolamıyor. Lozan, Musul’un İngilizlere hibe edildiği antlaşmanın adıdır. Resmi tarihin resmi bir ideoloji üretmek üzere Lozan’a olumluluklar atfetmesi anlaşılır bir durumdur; ama doğru mudur? Hayır doğru değildir. Büyük bir toprak kaybını hiç kimseye “büyük zafer” diye anlatamazsınız.
Musul’un Türkiye açısından bir tarihi önemi vardır, bir manevi önemi vardır ve bir de jeopolitik öneminden gelen stratejik önemi vardır. Meseleyi bu bütünlük içinde yerli yerine koyunca haliyle Türkiye’nin Musul’da olan bitene kayıtsız kalmayacağı daha anlaşılır hale gelir. Musul ve Lozan’ı aynı parantezin içinde kullanmak, artık kaçamayacağınız bir gerçek olur.
DAİŞ’in Musul üzerinden Türkiye dış politikasına nasıl büyük zararlar verdiğini daha önceki yazılarımda ayrıntılarıyla ifade ettiğim için, o büyük kötülüğü bir kez daha anlatmaya kalkışmayacağım. Ama eğer onur denilen, haysiyet denilen kavramlar insani değerleri ifade ediyorlarsa, Türkiye sırf onuru için, şerefi için, haysiyeti için Musul’un DAİŞ’ten temizlenmesine duyarsız kalamaz. Türkiye, mümkün olan bütün imkanlarıyla DAİŞ belasını tepelemek için güçlerini seferber gerekiyor. Bu kararı tartışmak bile artık abesle iştigaldir.
Musul operasyonuyla ilgili açıklamalarda bulunan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Musul sözcüsü Said Mamuzini, Musul operasyonunun Ekim ayının ilk haftasında başlayacağını belirterek, şöyle konuştu:
“...Operasyonun Ekim ayının ilk haftası başlaması yönünde karar alındı. Şimdi son hazırlıklar yapılıyor. Musul öncesi Kürt yerleşim yerleri peşmerge güçleri tarafından özgürleştirildi. Barzani, Karagöz ve Tılkef alındı. Peşmerge Musul sınırına dayandı. Peşmerge’nin Musul’a varmasına 5 kilometre kaldı. Irak ordusu da kendi cephesinden saldırıya geçti ve Musul sınırına dayandı. Irak ordusu geçenlerde Şergat bölgesini IŞİD’den aldı. Şergat Musul’a yakın. ABD askerleri şimdi Şergat bölgesinde üs kurmuş ve konumlanmışlardır..”
“Musul operasyonu 5 koldan aynı anda başlayacak. Operasyona binlerce peşmerge savaşçısı ile Irak ordusundan büyük bir güç katılacak. Peşmergenin Musul kent merkezine girme yetkisi olacak ancak peşmerge güçleri Arap-Kürt hassasiyeti nedeniyle kent merkezine girmeyecek. Musul operasyonu nedeniyle ABD ile peşmerge güçleri arasında geçtiğimiz ay bir anlaşma oldu. Bu anlaşma çerçevesinde peşmerge güçlerine silah ve para yardımı yapılıyor. Koalisyon ülkeleri operasyonda yoğun bir hava ve silah desteği verecekler. Yoğun hava desteği nedeniyle operasyonun birkaç ay içinde başarılı olmasını bekliyoruz.”
Operasyona kimlerin katılacağının belirlendiğini dile getiren Mamuzini, “İran’a yakın Haşbi Şii örgütü katılmayacak. ABD bunları istemiyor. Türkmen örgütler katılacak. Eski Musul Valisi Asil Nuceyfi’ye bağlı olan Haşdi Vatani Türkmen örgütü de operasyona katılacak. Türkiye bu güçleri zaten operasyon kapsamında eğitiyor. YBŞ güçleri de Mahmur ve Şengal bölgesinde Irak ordusu ile operasyona katılacak” dedi.
Musul operasyonu bu kadar yakın ve bu kadar hakikat haline gelmişken, “meleklerin cinsiyetini tartışmak” hiç kimsenin yararına olmaz. Biz istesek de istemesek de tarih yeniden yazılıyor; ya öznesi olursunuz ya da herkesin üstünde tepindiği nesnesi. Seçim sizin.