Türkçe’de de aynen kullanılan ‘Oryantalist’in karşılığı bir kelime var ‘Müsteşrik’. Şarklı/doğulu toplumların tarihi, kültürü, dini, gelenekleri ve medeniyetleri üzerinde araştırmalar yapan ‘Batılılar’a verilen bir isim. Şarkiyatçı da denilir.
Aslında özellikle ‘İslam coğrafyası’ üzerinde yapılan araştırmacıları ifade eder.
Doğu’dan alınan veya Emeviler’in Endülüs’e (İspanya) taşıdığı bu bilgilerin Batı’nın aydınlanmasına, ‘Rönesans’ına kaynaklık ettiği bilinir.
Örneğin, Ortaçağ İspanyası’nda ‘dünya yuvarlaktır’ diyen yakılırken, sınırın Endülüs tarafında bunun ilkokullarda öğretildiğini söylersek karikatürize etmiş olmayız.
Bu boş bir böbürlenme değil.
Binlerce örneği var.
Batı’yı Batı yapan değerlerin, yönetim sistemlerinin, bilimsel düşüncenin, sosyal ve siyasal yapıların altında, Roma kadar İslam öncesi toplumlardan, Türklerden, Yahudilerden, Çinlilerden, Hintlilerden, Mısırlılardan da kodlar var.
Sonuç;
Batı, Doğu’dan aldıklarıyla kendi dünyasını hem ‘tedavi etti’ hem ‘inşa etti’...
Her anlamda...
***
Bu kavramın diğer tarafında ‘Müstağrip’ kavramı var.
Müstağrip, ‘batılılaşmış, garplılaşmış’ anlamında, Cemil Meriç’in Mağaradakiler kitabında eleştirdiği ‘aydın’lara verdiği isim. Daha önce böyle bir isimlendirme var mı bilmiyorum.
Meriç, “Medeniyetler de ihtiyarlar” dedikten sonra, Avrupa’nın maddî fetihlerinin, çöküş devri ulemasını afallattığını ve ‘susarak sahneden çekildiklerini’ anlatır Mağaradakiler’de.
Ve ‘Müstağripler’e gelir:
“Yerlerini Avrupa’nın imal ettiği yeni bir insan tipi alır: Müstağrip. Hem suda, hem karada yaşayan bu hilkat garibesi, giderek büsbütün kopar mazisinden. Artık ne Asyalı, ne Avrupalı≠dır. Ne Müslüman, ne Hıristiyan...
... Sosyal bir sınıf da değildir, sosyal bir sınıfın temsilcisi de. Müstağrip ne yeni bir dünya görüşü kurabilir, ne de Batının cömertçe sunduğu türlü ideolojiler arasında seçim yapacak güçtedir. Seçmek için, anlamak lâzım. Anlamak için, karşı≠laştırmak. Mukayese, irfana dayanır.
Batının sosyal ve politik tarihi bilinmeden ideolojileri kavranabilir mi?
İdeoloji bir bütündür. Belli bir dünyanın sorunlarını çözmek için hazırlanmış bir bütün.
... Oysa müstağrip Avrupa fikriyatını bir ilmihal gibi ezberlemeye kalkar.
... Aydın efendisinin ilaçlarını çalıp içen ahmak uşak.”
Cemil Meriç’in sözü izahat veya örnek gerektirmiyor.
Birkaç yüzyıldır ‘aydın’dan, ‘düşünce adamı’ndan, ‘bilimadamı’ndan, ‘devlet adamı’ndan, ‘diplomat’tan, ‘sanatçı’dan, ‘yazar’dan, ‘gazeteci’den anladığımız bu!
Teşhisi Cemil Meriç koymuş.
Başkaları da koymuştu.
Yeni bir teşhise ihtiyaç yok.
Tedaviyi bunun üzerine kurmak yeterli.
Doğu, yüzyıllardır kendi kaynaklarıyla ‘geliştirilen’ ilaçları, yöntemleri, kavramları ‘batı’dan satın alıyor. Ve ‘büyük bedeller’ ödüyor!
Bu bedelleri ödemek zorunda değiliz.
Muhtaç olduğumuz bilgi, kaynak, enerji ‘kudreti’ tarih ve kültür damarlarımızda mevcut...