Başta ABD, Batı dünyası Türkiye’yi hep Orta Doğu’nun jandarması olarak görmüş ve bu görevi sürdürmekten öte, ne dünya ne de bölgede başka bir işlevi olmasını istememiştir. Kendi emir ve komuta zincirinin bir halkası olarak kaldığı sürece sivil yönetimleri, yarım yamalak da olsa, desteklemiş, daha çok TSK ile yakın ilişkide kalmış, bu ilişkiyi darbe yapan generallere “bizim çocuklar” diyecek boyutlara taşımıştır. Türkiye’de seçim kazanmış iktidarları emir erleri gibi algılamış, buyruklarını Paul Henze gibi CIA ajanları aracılığıyla iletecek kadar küstahlaştıkları dönemler de yaşanmıştır bu ülkede. Seçilmişler Batı’nın buyruklarına ne zaman karşı çıksa, o saat miletin iradesiyle hiç bir zaman iktidara gelemeyen CHP’nin arkasına gizlenip TSK’nın içinden devşirdikleri, Türkiye’ye değil NATO’ya bağlı subayları öne sürerek darbe yapmışlardır.
ABD ve Batı ilk büyük darbeyi George W. Bush’un “11 Eylül saldırılarının öcünü almak için haçlı savaşları başlatacağız” narasıyla mahalle kabadayılığının doruğuna tırmandığı Irak işgalinde, AK Parti ağırlıklı TBMM’den ”Sınırlarımızı sizin kuvvetlerinize açamayız; bizi bir köprü olarak kullanarak Irak’a giremesiniz” dediği gün yaşamıştır. Bunun üzerine AYM üzerinden AK Parti’yi kapatma girişimi başlamış ama olmamış, TSK içindeki yandaşlarına başvurmuş tutmamış, kadim dostu CHP’yi var gücüyle destekleyerek sandıkta Tayyip Bey’i alaşağı etmek istemiş becerememiştir.
Başarısızlığı Türkiye’yi ve bu milleti tanımamak, Devlet-i Ali Osman’ın DNA’sının damarlarında dolaştığını kestirememek, inançlarına bağlılığını anlamamak olan Batı, bu kez suçu CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’da bulmuş, onu iğrenç bir kaset tezgahıyla alaşağı edip yerine Kılıçdaroğlu Kemal Bey’i oturtmuştur ki bu Türkiye konusundaki cehaletlerinin ne boyutlara uzandığının somut bir göstergesidir! Kemal Bey CHP’yi alfabe çorbasına çevirmiş, ömründe CHP’ye oy vermemiş kim var kim yok hepsini toplayıp partinin kilit noktlarına getirmiş, her seçimde de iki seksen mindere uzanmıştır!
Son çare nedir? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, eğer aday olursa Tayyip Bey’i yenecek bir aday bulmak! Kılıçdaroğlu bin yıl düşünse bir başına, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı olarak sunması mümkün değildir. Bunun en somut göstergesi İhsanoğlu’na CHP saflarında gösterilen tepkidir. İhsanoğlu Türkiye’nin yıllardır gördüğü, kendilerine kul köle olmak istemeyenlerin yeni bir kurgusudur! Ta 2003 yılından bu yana CHP’de MHP’de ömür biçer AK Parti’ye; “Üç ay sonra bunlar gider yeni seçim yaplır” diye ilan ederler! Yahu daha yeni seçim olmuş, nereye gidiyor AK Parti diye soranlara da “görürsünüz!” derler... Dedikleriyle de kalırlar. Gezi’den sonraki süreçte de bu tezgahtarları görebilirsiniz. Batı medyasına bakarsanız anlarsınız kimin kim olduğunu.
Önceki gün BBC, AK Parti’nin yüzde 50’nin üzerine oy aldığı Siteler ve Önder semtlerinde halka, son seçimlerde AK Parti’ye oy verdiğini söyleyen Ekmeleddin Bey’i sormuş. Hemen herkesten istemediği cevabı almış: “Tercihim Erdoğan olur. İhsanoğlu’nu tanımıyorum, bir ayda da tanıyamam, Başbakan’a inanıyoruz. Verdiği sözleri tutuyor. CHP kendi adayını çıkarsaydı bakardık, tartardık, düşünürdük ama İhsanoğlu Sisi’yi desteklemiş biri; ona nasıl oy veririz!”
Uzun lafın kısası Kemal Beyi kurduğu partinin başında gördükçe kemikleri sızladığını bu gün CHP’lilerin söylemeye başladığı Mustafa Kemal Paşa sağ olsaydı Ekmeleddin Beye oy verir miydi? Hele bir düşünün! Evet derseniz uğurlar ola, hayır derseniz doğru yoldasınız demektir!