İstanbul Karması’na döndürülen Milli Takım’da işler iyiye gitmeyince ülkedeki Beyaz Türk lobisi oturduğu koltuktan şöyle bir ayağa kalkarak “Acaba?” diye sorup nabız yokladı. Kamuoyunda “Denizli Havası” olarak da bilinen bu lobi peş peşe Tv ekranlarında alakalı alakasız programlarda baş gösterdi. O süreçte içimizdeki İrlandalılar sözünün mimarlarından Mustafa Bey CNN Turk ekranlarında Enver Aysever’in konuğu oldu. Sorular ilginç ama cevaplar bir o kadar ilginç. Biz cevapları veren Mustafa Bey ile ilgili yazalım istedik bu yazıyı. “Şike olmamıştır”, “2010-2011 yılı şampiyonu FB’dir”, “ Şike konuşanlarla aynı yerde bulunmak istemiyorum” Bütün bu veciz sözleri Mustafa Bey ekranlarda zikretti. İran gibi kadim bir medeniyet ülkesinden spor ve kültürel anlamda merak edilen ve ilginç bir seçkiyi bile dile getiremeyen Mustafa Bey, Milli Takım hocasını sevdiğini ve takımın parselasyonunun yanlış olduğunu söyledi bize sadece. Bize Tahran’daki 3 büyük takımın İstanbul’dakilere benzeyip benzemediğini anlatmasını beklerdik. Bize geleneksel İran müziğinin Mozart’ı olan Mohsen Namjoo’yu, İranlı Oscarlı yönetmen Asghar Farhadi’yi, Mecid Mecidi’yi, İranlı Aktivist Şirin Ebadi’yi kendi penceresinden anlatmasını beklerdik. Aykırı Sorular’a da bu yakışırdı diye düşünüyorum. Kısacası Mustafa Bey’in bize futboldan değil, İran sosyolojisinden bahsetmesini beklerdik. Medya üzerinden manipüle edilen kuşakların aksine Mustafa Bey bize futboldan bahsedince biz sadece “İçimizdeki İrlandalılar’ı hatırlıyoruz. Ha, bir de Jupp Derwall’in yanında gri yün kazağı ile sıranın kendisine gelmesini bekleyen genç teknik adamı...
Bu arada hatırlatmakta fayda var. Tepeden tırnağa bütün aktörleri ile adeta bir ilkesizlik abidesi olarak ortada duran şike sarmalındaki Türk futbolunda tek günah keçisi Abdullah Avcı seçilmesin. Seçilmesin, doğru ama o da bizleri enayi yerine koymasın. Emre ve Volkan milli takım kampında Burak ve Selçuk’u dövdü mü? Böyle bir kavgadan dolayı mı onları kadro dışı bıraktı? Emre’ye, İvana Sert misali “Artık bizimle değilsin” diyebilir mi? Onlardan haber versin bize...
HES eylemleri Trabzon’a karşı kullanılıyor
Şike sürecinin ilk günlerinde nasıl olur da bu davadan bir parsa da ben kopartırım diyerek kanal kanal gezip, şike zanlılarını savunan bir avukat Trabzonspor’un HES projesinin protesto eylemlerinde yine ortaya çıktı. Ne hikmet ise bu avukat hep Trabzonspor aleyhine olan işlerde çıkıveriyor ortalığa. Şike yaptığı mahkemece tescil edilen bir kulübün asbaşkanı olan iş adamı bölgede 30’a yakın HES yapacak sesiniz çıkmayacak, şikeden hapis yatan ve kanun değişikliği sayesinde dışarıya çıkmış bir kulübün asbaşkanının HES projesi Of ilçesinde hizmet verecek sesiniz çıkmayacak ama söz konusu Trabzonspor’un hem de çevreye en çok duyarlı HES projesi olunca aslan kesileceksiniz. Vay vay vay. Ne de çok severmişsiniz memleketinizi meğer. Karadeniz İsyandaymış! veya Derelerin Kardeşliğiymiş! Böyle afili isimlerle bir oluşuma gitmek kolay ama inandırıcı olmanız için sadece Trabzonspor’u değil, isim ve adres belirterek şike sürecinin baş aktörlerinin de HES projelerini protesto edeceksiniz.
Bir sözüm de samimi duygularla HES projeleri arasında ayırım yapmadan karşı duran çevre gönüllülerine: Şikecileri savunan onlara adeta gönüllü avukatlık yapan bir avukat ile yan yana gelmek haklı davanızı bile gölgeleyecek bir çelişkidir. Şike değirmenine su taşıyan biri ile yan yana gelmek size bir şey kazandırmaz, aksine sizin samimiyetinizi sorgulatır. Şu anda olan biten de budur.
Not: İranlı sanatçı Mohsen Namjoo demişken, bu yazıyı O’nun Şekve/ Şikayt şarkısı eşliğinde okuyun isterim.