Şimdi, Ertuğrul Özkök gibi, işin sadece mavrasında olan adamların tepkilerine bakıp, “Bakın Ertuğrul Özkök de yazdı... İslamcılar tasfiye ediliyor işte...” diye, kendi kıt aklınıza pay mı çıkaracaksınız?
Bugüne kadar kimin derdiyle dertlendiği meçhul, tetikçilikle gazeteciliği karıştırmakta imtina etmeyen, hangi İslamcı hassasiyetten seslendiği belirsiz Ahmet Hakan Coşkun gibi müptedilerin saldırılarını mı gereksinecektiniz “yerinizi” sağlamlaştırmak için?
Kim, nereden tasfiye ediyor sizi?
Neredeydiniz ki?
Mavi Marmarahakkında sarf ettiği “biçimsiz” ve aynı oranda gereksiz sözleri için özür dileyen, dönüp bir kere daha özür dileyen, kesmediğini fark ettiği için özürlerine özürler ekleyen gazeteciyle meselenizi halletmek için, hüccet olarak, bula bula Erdoğan’la yarım kalmış hesaplarını görmeye çalışan bu iki densizi mi buldunuz?
Densiz sayısı “iki”den fazla, pardon...
Doğan Akın’ın sitesi, ODA TV, BirGün gazetesi, kimi sakallı ve sakalsız zevat...
İlaveten, sosyal medya üzerinden kimlik ibrazında bulunan kripto Fetullahçılar...
Referandum kampanyası boyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan’a demediğini bırakmamış; “otoriter rejim kuruluyor”dan “Hitler esintisi”ne, “diktatör”den “Midas’ın eşşek kulakları”na, yeryüzünde ne kadar operasyonal/edep dışı cümle varsa yazılarına serpiştirmiş zevat, İslamcılık çok umurundaymış gibi, “İslamcılar tasfiye edilemez... Mehmet Akif’ler tasfiye edilemez...” diye kuru gürültü çıkarıyor.
Kimse İslamcıları tasfiye etmiyor.
Sadece bazılarına bulundukları “yer”, referandum kampanyası boyunca temellük ettikleri “pozisyon” hatırlatılıyor.
Sadece bu...
Hiç iyi bir yerde durmuyorlardı maalesef.
Durmadılar...
Matine-suare Erdoğan’a saldırdılar.
Erdoğan’ı Batı’yla, Batı’nın değer yargılarıyla, AB’yle terbiye etmeye çalıştılar.
Referandumun amacına ulaşmaması için ellerinden gelen her melaneti sergilediler. Duygularıyla baktıklarında “evet”mişama akıllarıyla baktıklarında “hayır”mış...
Halk oylamasından “evet” çıkması durumunda “yönetilemez bir Türkiye tablosu” oluşacağını, dolayısıyla Erdoğan’ın Türkiye’ye büyük kötülükte bulunduğunu yazdılar, FETÖ trollerinden ödünç aldıkları cümlelerle...
Reis’i, Reis’in partisiyle (partinin içinden çıkacak “hem İslamcı, hem Batı’yla iyi geçinen” Hoca’cı partiyle) tehdit ettiler.
Bahçeli’ye saldırırken, Akşener güzellemesi yapmayı ihmal etmediler...
Bol bol dalga geçtiler...
Örnek: Erdoğan, TOKİ’ye “derhal ilave konut yapın” diye talimat verirse çok iyi edermiş... Çünkü onun yüzünden yakında Batı’daki bütün Türkler kapı dışarı edilebilirmiş.
Bol bol Kolpa yaptılar...
Örnek: “Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi 15 Temmuz yaşanmazdı... Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi kredi notumuz düşmezdi... Mayıs ayında Başbakan değişmeseydi dolar yükselmezdi...”
Bol bol hakaret fiili işlediler...
Örnek: Bazı “eski dostlara” eşcinsel imasında bulunmak, kendi çelişkilerini yazanlara “Zekâsızlar... Bilgisizler... Kıt akıllılar... Kariyer hesapları yapan amigolar...” diye saldırmak.
İki günde bir, hiç de yeri değilken, “Gül’ü biçmeyelim... Davutoğlu’nu biçmeyelim... Değerlerimizi biçmeyelim...” diye duygu dozu yüksek yazılar yazdılar ama düpedüz Erdoğan’ı biçen, onu diktatörlükle, hamasi dış politika yürütmekle, Nazizm’i getirmekle suçlayanlara, bir kez bile dönüp, “Aynı mahallenin çocuklarıyız. Lütfen Erdoğan’ı biçmeyelim...” diye itirazda bulunmadılar.
Hülasa, “pozisyonları” hatırlatıldığı için huzursuzlar.
Ortaya, “Müslümanlar İslamcıları tasfiye ediyor” gibi bir garabetle çıkamadıkları için, “düşürdüklerini” zannettikleri bir gazeteciye saldırarak nefislerini köreltmeye çalışıyorlar!
Budur bütün mesele!