Bu slogan, Londra’daki Finsbury Park Camii yakınında teravih namazından çıkanlara yapılan saldırı sonrasında farklı din ve etnik grupların bir araya gelip yaptıkları gösteride kullanıldı. Cümle, ırkçılığı, yabancı düşmanlığını ve özellikle de Müslüman düşmanlığını kınamaya yönelik tepkiyi ortaya koyuyor.
Müslümanların azınlık olarak yaşadığı yerlerde Müslüman olmayanların yapılan saldırıları kınamaları son derece anlamlı, zira azınlığın haklarını ancak o azınlığa dahil olmayanlar garanti altına alabilir. Ancak Müslümanların çoğunluk olarak yaşadıkları yerlerde Müslümanlara dokunuluyor ise ne olacak?
Ortadoğu’nun birçok yerinde savaş ve çatışmaların bitmediği ve konusu ile tarafları kim olursa olsun her durumda Müslümanların öldüğü düşünülürse, buralardaki insanlara dokunulmasının fazla rahatsızlık yaratmadığı düşünülebilir.
En son örneği Suriye’den vermek mümkün. ABD, Suriye’de bir rejim savaş uçağını vurdu. Vurmadan önce yapılan açıklamaya göre Suriye rejim güçleri Cedin’i denetim altına almış olan Suriye Demokratik Güçlerine ateş açmış ve çok sayıda kişiyi yaralamıştı.
Sattı müdafaa
Rejim, muhalifleri vuruyor; ABD de vuranları vuruyor. DEAŞ’la mücadele çerçevesinde ABD’nin Suriye’deki yaklaşımı zaten oldukça açık. DEAŞ’lıların bulunduğu bölgeleri tümüyle bombalamayı tercih eden ABD, herkesi öldürdüğü için zaten DEAŞ’lıları da öldürmüş oluyor.
Bu yöntem, Putin’in terörle mücadele yöntemine benziyor. Geçmiş yıllarda yaşanan opera ve okul baskınlarında Çeçen teröristleri öldürmek için yapılan baskında Rus silahlı güçleri herkesi öldürmeyi hedefleyen operasyonlar yapmışlar, bu arada teröristleri de öldürmeyi başarmışlardı.
Bununla birlikte Trump ABD’sinin aynı yöntemi çok daha geniş bir arazide uyguladığını belirtmek gerekiyor. Amaç DEAŞ’ı bitirmek olduğundan ve DEAŞ da yaygın bir yapıya sahip olduğundan ABD, pek karaya ayak basma riskine girmeden havadan bu geniş araziyi temizleme gayreti gösteriyor. Tabi bu arada sadece DEAŞ’lılar değil çoluk çocuk çok sayıda sivil ve masum insan da hedefe girmiş oluyor. Muhtemelen amaç çok ulvi olduğu için sivil ölümleri teferruat olarak görülüyor.
Hattı müdafaa
Amacın büyüklüğü karşısında Suriye’de her kesimden insanın ölmesini ayrıntı olarak gören sadece ABD değil. Rusya’nın da benzer bir eğilimi söz konusu. Hatırlanacağı gibi Rejim güçlerinin sivilleri kimyasal silahlarla öldürdüğü iddiaları karşısında Rusya hararetle Esad’ı savunmuştu. Ayrıca, Rus güçlerinin de DEAŞ’la mücadele kapsamında sivil ölümlerinde payı olmadığını söylemek mümkün değil.
Komşumuza yapılan bu “dokunmaların”, ülkede yaşayan insanların, Müslümanların nasıl daha iyi koşullarda yaşayabilecekleri yolundaki bir kaygıya dayanmadığı açık. Suriye meselesi, DEAŞ’la mücadele başlığı altında giderek ABD ile Rusya’yı karşı karşıya getiren yeni bir “Küba Krizi” gibi. Denetimli bir gerilim yaşanıyor, bu yolla bir yandan Trump’ın Rusya ile dost olmadığı ya da olmaması gerektiği ispatlanırken öte yandan Fırat’ın Doğusu, Fırat’ın Batısı gibi hatlarla tarafların konumlanmaları teyit edilmiş oluyor.
DEAŞ’ın Londra’da eylemler yapması, Müslüman karşıtı grupları harekete geçirip karşı eylem yapma yolunu açıyor; bu gidişin ne tür dramatik sonuçları olacağını bilenler, “Müslüman komşuma dokunma” diyor. Benzer durum Suriye’de uzun süredir yaşanıyor. Ancak anlaşılan o ki Ortadoğu kimseye komşu olarak görülmüyor.