Mısır’daki gelişmelere şüpheci yaklaşmak, hatta endişe duymak için bolca sebep var. Daha önce de, 25 Ocak 2011’deki olaylara neden olan ayaklanmanın göründüğü kadar kendiliğinden olmadığını ve o zamandan beri askerin veya en azından Silahlı Kuvvetler Yüksek Kurulu’ndaki (SKYK) bir grubun, durum üzerindeki kontrollerini asla tamamen kaybetmediklerini yazdım, söyledim ve tekrarladım. Eski cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in şaşırtıcı mahkumiyeti ve biri dışında tüm suçlananların serbest bırakılması da bunları doğruladı. Eski rejimin karanlık içişleriyle ilgileri ve üst seviyedeki yolsuzluklardaki rolleri bilinen bir sır olan oğulları da dahil... İktidar yapısının bir yandan siyasi, askeri ve ekonomik hegemonyasını pekiştirirken bir yandan utanç verici unsurlardan kurtulması için dikkatle hazırlanmış bir “değişim” izlenimi veriyor. Nicolas Sarkozy’nin eski danışmanı Henri Guaino’nun Kasım 2011’de bir televizyon programında söylediklerini düşünmeden edemiyorum :”Mısır’da bir devrim olmadı. Sadece askeri bir darbe oldu.”
***
Müslüman Kardeşler’in (MK) adayı ilk turu kıl payı kazandı. Bu zaferin ne anlama geldiğine daha yakından bakmadan önce, organizasyonun tutumlarını analiz etmek yerinde olacaktır. MK ilk gösterilere katılmamıştı; çok daha sonra, resmi olarak 25 Ocak arifesinde, Mübarek’in dikta rejimine karşı süregelen kitle hareketine katıldı. MK’nin genç kesimi, liderliği buna zorladı. Sonrasında yaşanan gerilim ve iç bölünme hatrı sayılır çapta ve sürekliydi. Üyeleri işkence gören, tutuklanan ve sürgüne gönderilen MK; muhalefet olma konusundaki tarihi itibarı, İslami kaynağın koruyucusu olarak görülmesi, üstün organizasyonu ve kökten bir halk hareketini hayata geçirebilme kapasitesi sayesinde, ayaklanmada güçlü bir konum elde etti. Bu, ülkenin meclis seçimlerinde mükemmel bir sonuca götürdü. Fakat varlıkları MK’yı utandırmak için tasarlanmış gibi görünen Selefiler’in sürpriz katılımları MK’yı; askeri yapı, laikler ve Selefiler arasında hassas bir konuma yerleştirdi. Organizasyonun bazı üyeleri Silahlı Kuvvetler ile bağlantılarını saklamadı. Başrolde olma ve baskın konumlarını koruma endişesi, onları organizasyon ve popüler istekler arasındaki boşluğu büyüten stratejiler uygulamaya yöneltti ve SKYK’ya yaklaşmalarına sebep oldu. MK, siyasi süreçler ve seçim süreçleri üzerine bir belirsizlik örtüsü seren, demokratik şeffaflık ve devletin kurumlarının rol ve meşruiyetleri hakkında sorular sorduran, yeni anayasa hazırlamak için oluşturulan komitenin feshine ürkekçe tepki verdi.
***
MK, partisi Özgürlük ve Adalet Partisi’ne, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermeyeceği sözünü vermişti. Bu karar, organizasyonun adaylığının karşı çıktığı Abdül Münum Abul Futuh’un organizasyondan ihraç edilmesinin sebeplerinden biriydi. Kısa süre sonra ani bir geri dönüşle MK önce Hayrat el-Şater’i, sonra da Muhammed Mursi’yi aday gösterdi. Bu ya seçim sandığında elde edilecek zaferin kesinliği ya da muhalefeti içten bölmek isteyen SKYK’nın kendi çıkarlarını gözeten cesaretlendirmesiyle güdülen, merak uyandıran bir karar. İktidar yapısı karşısında geleneksel muhalefet partisi rolü yerine MK, kendini bir anda, tavizler vermesini gerektiren, inandırıcılığının en temeline zarar veren ve seçimleri, askerin rolü ve niyetleri konusunda sorular sorduran bir cumhurbaşkanlığı yarışında buldu. Özgür ve adil olduğu söylenen ilk tur sarsıcıydı: Muhammed Mursi, askerin dostu, ekonomik imtiyazlarının ve karanlık finansal çıkarlarının koruyucusu eski rejim adayının kıl payı üzerindeydi. Seçimde hile olmadığı söylendi. Fakat sonuç, Mübarek sonrası ordunun yeni güç odakları için daha uygun olamazdı.
*Bu yazı STAR Gazetesi için kaleme alınmıştır.
Yarın: Mısır’da durum ciddi