Dün akşam Beşiktaş’ın karşısında Galatasaray yoktu. Sadece Muslera vardı. Sarı-kırmızılı kulüp, sezon öncesi yaptığı hataların sonucunu yaşıyor. Elinde avucunda ne varsa gönderdi. Gidenlerin yerine de kimseyi almadı. Sezon başı Hamza öyle sözler, öyle laflar etti ki; seyrciyi çileden çıkarmakla kalmadı, futboldan anlayıp anlamadığı bile tartışma konusu oldu.
Galatasaray takımında, Muslera, biraz Sneijder ve Podolski, az biraz da Chedjou futbol adına sahada boy gösteriyor. Sabri’den söz etmenin hiçbir anlamı yok. Galatasaraylılar, Sabri konusunda ne düşündüklerini açık açık anlatıyorlar. Benim asıl anlamadığım Semih. Daha 1 yıl öncesine kadar altyapıdan yetişen en iyi futbolcu diye gösterilen Semih, o kadar büyük hatalar yapıyor ki; ne takıma yararı var, ne de giydiği formaya.
Chedjou’nun, Melo’nun yerini dolduramayacağı belliydi. Ama Denizli başka ne yapabilir? Elinde bir tek Chedjou var ön liberoda oynatabileceği. Chedjou orta sahaya geçince, Semih stoper oynuyor ve art arda hatalar yapıyor. Telles’in 1 milyon euro gibi anlamsız bir paraya İnter’e gönderilmesiyle, sağ bekte olduğu gibi sol bekte de çakma bir savunmacıya kaldı Galatasaray. Burak, hayatında hiç bu yılki kadar kötü oynamamıştır. Hamza, “Burak varken forvete ihtiyacmız yok” demişti. Gördük! Ne kadar ihtiyacı olmadığını. Galatasaray’ın en büyük eksiklerinden biri de kondisyonu. Koca takım 1 buçuk ayı kampta geçirdi, ama sahada yürümeye gücü yok. Bunun cevabını da Hamza verecek tabi.
Devre arasında Galatasaray’ın silbaştan yapması şart. Yoksa bu kadroyla Galatasaray’ın Lazio’yu elemesi de mümkün değil; önümüzdeki yıl Avrupa’ya gitmesi de... Maçın sonucu önemli değil. Önemli olan; uzun yıllardan bu yana Galatasaray’ın böylesine acz içinde futbol oynaması. İnsan ister istemez üzülüyor.