2011 SEÇİMLERİNDE AK Partinin İzmir 1.Bölge 6.sıra milletvekili adayı olduğumuzda pek fazla şans verilmeyen adaylardan biriydim. Öyle ya, sözüm ona İzmir falanca partinin kalesi olarak lanse edilmeye çalışılıyor, AK Parti’nin bizim bölgede en iyi şartlarda 5 tane vekil çıkartabileceğini tahmin ediliyordu. Hal böyleyken, 1.Bölge sınırları içinde yer alan Kemalpaşa ilçesi de 2.Bölgeye kaydırılınca işimizin iyice zorlaştığını düşünmeye başladık. Bunlar da yetmezmiş gibi, üst üste üç arabamız da kaza, arıza ve şansızlıklar nedeniyle kullanılamaz hale geldi. Bu kadar zorluklara ve musibetlere rağmen ilginçtir içimizde bir rahatlık ve huzur vardı. Zira biliyorduk ki; bu zorluklar gelecek olan başarının müjdeleriydi. Mazbatayı alıp Ankara yoluna çıktığımızda, bir milletvekili arkadaşım uçakta bana ilginç bir şey söyledi: “Rifatçım, seçimlerden önce yaptırdığımız ankette 5 tane vekil çıkartabileceğimiz görünüyordu. Rakamlara göre sen çıkamıyordun. Moralin bozulmasın diye bunu sana söylememiştik. Son bir hafta içinde ne oldu anlamadık. Ama çok şükür 6.sırada seni vekil çıkardık, tebrik ederim.”
İZMİR’DE ÇİFT KALE MAÇ
Aslında O, materyalleri söyleyip farklı bir sonuç görmüştü, ama hepsinin üstünde manevi diyebileceğimiz açıklanamayan gerçekler de vardı. Öyle ki; falanca partinin sözüm ona kalesi diye bilinen İzmir’in 1.Bölgesinde onlar 6, biz de altı vekil çıkardık. Açıkçası 6-6 beraberlik ile İzmir’de tek kale değil çift kale maç oynadığımızı gösterdik. Bize bu başarıyı gösteren rabbime sonsuz hamd ve senalar olsun.
Sonunda şunu gördük, olmayacak denen şey, eğer inanıyorsanız oluyor, olacak şeyin önünde musibetler de mutlaka oluyor. Bütün olumsuzluklara rağmen, “Eğer gerçekten inanıyorsanız, mutlaka üstün gelecek olan sizsiniz” kuran mealini unutmamak gerek.
KİMİ HİNDU KİMİ YAMYAM KİMİ BİLMEM NE BELA...
Bütün bunları neden yazıyorum? Teşbihte hata olmaz düşüncesiyle, devletimizin ve milletimizin üst üste yaşadığı musibetlerin inşallah Allah’ın izniyle Türkiye’nin geleceğindeki bazı müjdelerin habercisi olduklarını ve mutlaka sabretmemiz gerektiğini naçizane düşünmekteyim. Gerçekten inanmak, üstümüze düşen görevleri yaparak sabretmek ve beklemek gerekiyor. Tabi ki kolay değil, art arda gelen sıkıntılar önemli imtihanlardı. Rahmetli Mehmet Akif’in Çanakkale şiirinde yazdığı, kimi yamyam kimi Hindu kimi bilmem ne belanın günümüze uyarlanan PKK, İŞİD, DHKP-c, Paralel saldırıları. Ya da içerde yapıcı olmayan ve sürekli yıkıcı eleştirileri ile sadece çıkar siyaseti yapan muhalefet. Dışarıda büyük bir iştahla Türkiye’nin düşüşünü bekleyen güçler. Peki, bu güçler neden rahatsız? Üçüncü köprüden, Kanal İstanbul’dan, Azerbaycan, Rusya, İran ve Irak gibi doğalgaz ve petrolünü Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınmasıyla oluşan enerji ulaşım koridorlarından, istikrarlı bir hükümetle dünyanın 10 büyük ekonomisi olmasından, 2023 ve 2071 hedeflerinden...
MUSİBETLER YAĞMUR GİBİ
Sonra gelsin musibetler. Ya da meyve veren ağaç taşlanır misali üst üste yaşanan belalar. Post modern darbeler, Gezi olayları, Komşumuz Suriye’deki savaş ve ülkemize gelen 2 milyon mülteci, Güney Doğu Bölgemizde yaşatılanlarla Kürt kardeşlerimizin düşman edilemeye çalışılması, 7 Haziran’da yaşanan seçim sonuçları, Ankara’da büyük patlama... Bütün bunların finalinde birileri 1 Kasımda farklı sonuç beklerken, necip milletimizin güçlü kararı ile istikrara evet denmesi.
Hedefe göre musibet Almanlar o meşhur antifrizi dünya savaşı sırasında sıkıntı içindeyken buldular. İnşallah bundan sonrası için güzel şeylerin yaşanacağına inanıyoruz. Belki yine bazı musibetler gelecek. Tıpkı sınırı geçen Rus uçağının haklı olarak düşürülmesi ile yaşanan geçici sıkıntı gibi. Bu gayet doğal zira ne yaparsın ki; manevi yönden İslam’ın bayraktarlığı gibi son derece kutsal bir görev ve diğer yandan Dünyanın liderliği gibi çok önemli dünyevi bir hedefiniz var. Musibet sana gelmeyecek de kime gelecek be güzel kardeşim?