Musevi kökenli bir İngiliz olsam ülkemin gazetelerinde yer alan “Anglikan Kilisesi’nin başına seçilen Justin Welby aslında Yahudi imiş” türü haber ve yorumlardan müthiş rahatsızlık duyardım. ‘Anti-Semitik’ havayı daha da koyulaştıracağı bir yana, ülkenin dini liderinin ağzından çıkabilecek İsrail-karşıtı açıklamalar ayrıca keyfimi kaçıracağı için... Ed Miliband’ta öyle oldu çünkü...
İyi ki, Musevi-kökenli bir İngiliz değilim...
Ed Miliband İngiliz İşçi Partisi’nin genel başkanı. Son parti kongresinde, ikisi de Tony Blair’in başbakan olduğu İşçi Partisi hükümetinde bakanlık koltuğunda oturmuş Miliband soyadlı iki kardeş çarpışmıştı: Ed ve David... Babaları Ralph Miliband neredeyse bütün sosyalist politikacıların ‘hocam’ dediği cins bir fikir adamıydı.
Başkanlık yarışını kardeşi David’e karşı Ed kazandı...
Ancak İşçi Partisi’ndeki yarıştan sonra, o zamana kadar Miliband biraderler ‘Musevi asıllı’ olduklarını hiç dillendirmemişken, iş değişti. Gazeteler ailenin Polonya’dan Nazi işgali sonrasında ve Holokost’tan kaçarak İngiltere’ye göç ettiğini yazdı. Milibandlar, “Evet, Yahudiyiz, ne olacak?” diye çıkışınca ülkedeki Museviler sevindi.
Sevinçleri kısa sürdü ama... Çünkü İşçi Partisi’nin yeni lideri Ed Miliband’ın seçim sonrası yaptığı ilk konuşma İsrail’e yönelik ağır eleştirilerle yüklüydü. Miliband, “Yahudi’yim, ama Yahudiliğim çok karmaşık bir durum. Kimin değil ki?” diye başladığı konuşmada başka hiçbir anlama çekilemeyecek açıklıkla İsrail’i suçladı. Mavi Marmara gemisine saldırıyı kınadı, yeni yerleşim yerleri kurulmasını eleştirdi ve Gazze ablukasının bitirilmesini, İsrail’in Filistin realitesini kabulünü, devlet kurulduğunda da tanımasını istedi.
Özellikle, “Uluslararası câmia İsrail üzerinde baskı uygulayarak bunları kabul ettirmelidir” demesi İsrail yöneticilerinde şafak attırdı.
Justin Welby de aynı türden çıkışlar yaparsa hiç şaşırmayacağım.
Anglikan Kilisesi İngilizler’in Katolik inançlarına başkaldıran 8. Henry sonrası oluşturdukları kendilerine özel dinlerinin temsilcisi... Görevi bir ay sonra bitecek Anglikan Kilisesi’nin son başpiskoposu Rowan Williams değişik bir dinadamıydı. Tutucu ve bağnaz değildi, herkesle diyaloga açık biriydi; buna karşılık çok radikal çıkışları vardı.
Papaz kıyafetli birinden, hem de 11 Eylül uğursuz saldırıları sonrasında, “Eylemler kötü, ama bunu yapanların ahlâki gerekçeleri var” demesini bekler miydiniz? Bunu dedi Rowan Williams. 2008 yılı Şubat ayında da, Kraliyet Adalet Kurumu üyeleri önünde yaptığı konuşmada, “Evlilik gibi konularda bir hakemlik yöntemi olarak Şeriat’ın kısmen kabulü İngiltere’de mümkün olmalıdır” cümlesini bile sarf etti.
Hemen her yönden gelen şiddetli eleştirilere rağmen görüşünden dönmedi Başpiskopos Williams...
“Kusura bakmayın, ben yeniden eğitim alanına dönüyorum” dediğinde İngiltere seçkinlerinin ne kadar rahatladığını tahmin edemezsiniz. O da bu yılın başından itibaren Justin Welby’ye görevini devredip Cambridge Üniversitesi’nde hocalığa başlayacak...
Welby? Rowan Williams’ın yerine Anglikan Kilisesi’nin başı olarak seçilen Justin Welby ilginç biri... 33 yaşında kadar kiliseyle bir ilgisi yoktu Welby’nin; petrol sektöründe çalışan ve sonunda çok-uluslu şirketlerden birinin başına geçmesi beklenen biriydi. Nasıl olduysa papazlığa müracaat etti ve işini bıraktı. Yedi aylıkken bir araba kazasında kaybettiği ilk çocuğunun vakitsiz ölümünü sebep göstererek...
Henüz bir yıllık piskopos olduğu halde Başpiskopos seçilebildi. Kilise tarihinin bir başka ilki de Hıristiyanlar’ın liderliğini yapacak Welby’nin baba tarafından Yahudi-asıllı oluşu... Weiler olan soyismini, babası Gavin, sonradan Welby ile değiştirmiş... Baba Kennedy ailesiyle dostmuş; anne Jane uzun yıllar Churchill’in sekreterliğini yapmış... “Babam ayyaştı, hiç konuşmazdık” diye izah ediyor Yahudi-kökeninden habersizliğini...
İngiltere’de anamuhalefetin başı Ed Miliband Yahudi, ama İsrail’e uluslararası baskıdan yana... Anglikan Kilisesi’nin Yahudi-asıllı başı Justin Welby de İsrail-karşıtı çıkışlara başlarsa ne olacak?